Bir bedenin seyirlik ölüme dönüşümü
Diğer
23 Haziran 2025
Nihal Candan’ın cezaevinden hastaneye uzanan yaşam ve ölüm süreci, yalnızca bireysel bir trajedi değil; modern toplumun gösteriyle kurduğu çarpık ilişkinin çarpıcı bir tezahürü adeta. Bir sosyal medya fenomeninin giderek zayıflayan bedeninin ve sağlık durumunun adım adım ifşa edilmesi, sadece medyanın değil, toplumun tamamının etik sınavını gözler önüne serdi. Bu süreçte tanık olduğumuz şey, Guy Debord’un yıllar önce tanımladığı “gösteri toplumu”nun dijital çağdaki karanlık yüzü; gerçek acının, ölümün, mahremiyetin metalaştırıldığı, görselleştirildiği ve kitlesel tüketim nesnesine dönüştüğü bir çağ.
Bu temsillerde beden yalnızca bir haber nesnesi değil, izleyiciye sunulan bir “seyirlik” haline geldi. Jean Baudrillard’ın (1994) “simülakrlar ve simülasyon” kavramsallaştırmasıyla düşündüğümüzde, burada gerçeklik yerini gösteriye bırakırken; bir kadının yaşadığı bedensel çöküş, “izlenebilir” içerik kategorisine indirgendi. Dolayısıyla mesele yalnızca bir kadının yaşadığı sağlık sorunları değil, medya tarafından bu sürecin nasıl temsil edildiği.
Nihal Candan’ın bedeninin kamera önünde adım adım erimesi, “hastalık” olarak değil, “ilginç içerik” olarak kurgulandı. Görüntülerin kimi zaman yakınları, kimi zaman medyadaki odaklar aracılığıyla servis edilmesi, bir insanın çöküşünün nasıl bir “seyirlik ölüme” dönüştürüldüğünü gözler önüne serdi. Bu tür temsiller, yalnızca etik değil, aynı zamanda insani sınırların da açıkça ihlali değil mi?
Debord’un deyimiyle “gösteri, gerçek hayatın yerini alan temsillerin egemenliği.” Artık neyin gerçek, neyin temsil olduğunu ayırt etmek zorlaştı. Candan’ın yaşadığı şey, bir sağlık süreci değil, kamusal alanda sergilenen, yönlendirilen ve nihayet dramatize edilen bir “bedensel anlatı”ya dönüştürüldü. Gerçekliğin yerini görüntü alırken, acının kendisi değil, görüntüsü dolaşıma girdi.
Hastanede tedavi gören bir bireyin görüntüsünün kamuya açık bir biçimde paylaşılması, hasta haklarının ve insan onurunun da açık ihlali. Mahremiyet hakkı, tıpkı yaşam hakkı gibi temel bir değer. Fenomen olmak ya da kamusal figür haline gelmek, bireyin en kırılgan hâllerinin teşhirini meşrulaştırmaz. Özellikle de sağlık kurumlarında, kişinin yaşamına dair kararlarını kendisinin veremeyecek kadar zayıf düştüğü durumlarda, sorumluluk........
© T24
