Diğer

11 Ocak 2025

“Bir kanıt gösterilmediği gibi, somut bir suç tanımı da yapılmayan bu çok karmaşık yargı sürecinin bir noktasında, artık bize yalan söylemeye bile tenezzül etmiyorlar dedim ve işkence sözünü kullanmaya başladım.

(...) ‘Nasıl dayanıyorsunuz’ diye soranlara bu yıllar bizim hayatımızdan çalındı, geçmişte yaşadıklarımızın ve ilerde yaşayacaklarımızın hayalini kuruyoruz demedim, bugün bu durumda birlikteyiz ve kendimiz olarak yaşamaya devam ediyoruz diye cevap verdim.”

Bu satırlar Gezi Davası nedeniyle yedi yılı aşkın süredir hapiste tutulan Osman Kavala’nın eşi Prof. Dr. Ayşe Buğra’ya ait.

Birkaç gün önce İletişim Yayınları’ndan yeni bir kitap yayımlanıyor:

“Bir Dava Hikayesi, Osman Kavala’nın Yedi Yılı.”

Kitaba Ayşe Buğra önsöz yazıyor. Yukarıdaki alıntı o önsözden, gerçekliğin satırları.

Bugün Türkiye’de yönetimin her kademesinde bulunanlar dünyanın her yerinde resmi görüşmelerde ve özel sohbetlerde aynı soruyla karşılaşıyor:

“Osman Kavala neden hapiste?”

Uluslararası basın toplantılarında, yabancı TV’lerdeki röportajlarda sürekli sorulan soruya hukuken doyurucu bir yanıt yok!..

Bizdeki yetkililer bu durumu çevrelerine aynen aktarıyor:

“Nereye gitsek bize hep, Osman Kavala neden hapiste, diye soruyorlar.”

Neden hep bu soru?..

Türkiye’de yargının siyasallaştığına örnek olarak gösterilen en önemli davalardan biri Gezi davaları.

Aynı soru Gezi’de Osman Kavala ile birlikte tutuklu bulunan Çiğdem Mater, Mine Özerden, Can Atalay ve Tayfun Kahraman için de geçerli.

Bununla birlikte, Osman Kavala bu davada ayrı bir yerde. Verilen ceza, yerel mahkemenin tahliye kararına rağmen, birkaç saat içinde yeni bir suçun ortaya atılmasıyla tekrar cezaevine girmesi, uzun tutukluluk olağan dışı bir süreç. AİHM’in iki kez “Kavala suçlu değil, derhal tahliye edilmelidir” kararının Anayasa’ya rağmen, dikkate alınmayışı olayın siyaseten bir başka boyutu.

Bu özellikleri nedeniyle Osman Kavala davasını her yönüyle sergilemek açısından bir kitap hazırlanması düşüncesi doğuyor.

Ayşe Buğra’nın........

© T24