menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Şimdi ben size desem ki!..

52 40
23.04.2024

Diğer

23 Nisan 2024

Yeni bir yazı yazabilirdim. Zaten burada yapmam gereken öncelikle o.

"Neden AVM'lerde, neden metro raylarında, neden öğrenci yurtlarında intihar ediyor bu genç insanlar?" diye sorabilirdim "Çocuk Bayramından Gençlik Bayramına" giderken! Yine uzatırım onlara aklımı, kalbimi; maalesef elimizi uzatmakta geç kalmış olsak da.

Fakat bilhassa yeni tanıyanlar için, bilhassa unutanlar için, bilhassa kendim için de, iki eski 23 ve 24 Nisan yazımı bırakıyorum buraya.

Bırakıyorsam, içlerindeki fikri ve tavrı bıraktığımdan değil; içlerindeki içimin aynı olmasından.

Bir de, sonuçta hem hayatımızla, hem de böyle işler yapıyorsak, mesela yazdıklarımızla bir yolculuk yapıyoruz. Bazen savrularak da tabii. Bazen yalpalayarak. Bazen çok kararlı.

Ama bu yolculukta aklımızda ve kalbimizde aslî olarak neleri taşıyoruz, böyle bir mesele de var.

Biraz da muhasebe, hesaplaşma, hesap verme gibi işte!

(Tam 13 yıl önceden… Sonra kemikler bulundu. Çoktan İstanbul'da toprağa verilmiş olan anne baba Doğan'ın kemikleri evlatları Seyhan'ın kemikleriyle 'memleket toprağı'nda nihayet buluştu!)

Şimdi yine neşe doluyor olmalı insan!

Bu kez 23 Nisan'a, 30 yıldır nice çocuğa vurulan ölümden ziyade bir hayat sunabilme ihtimaliyle vardık.

Yani öyle tahmin ediyoruz!

"Terör", adı üstünde, nice çocuğu almış, nicesine kayıplardan bir hayat bırakmıştır.

"Devlet" ise, adı üstünde, çocukları korumakla yükümlüydü.

Hele "dünyadaki tek çocuk bayramı"nın devleti!

Seyhan Doğan, Dargeçit Taburuna götürüldüğünde 13 yaşındaydı.

23 Nisan Çocuk Bayramı değilse bile, tam Cumhuriyet Bayramı'ydı.

Yanında 9 yaşında kardeşi Hazni, 14'ünde Nedim Akyön ve başkaları.

Hazni, ağabeyini işkencede gördükten sonra serbest kalıp eve döndü.

Seyhan ve ötekiler dönemedi.

İçlerinde yaşını almış tek kişi, Süleyman Seyhan'ın cesedi bir kuyuda bulundu; başı yok muydu?

Sonradan anlaşıldı ki, bu infazlara karşı çıktığı için mi, bir uzman çavuş da öldürülmüş, kuyuya atılmıştı yine.

Seyhan'ın izine rastlanamadı.

Annesi Asiye Doğan'ın isyanı, onu da işkencelere taşıdı.

Oğlunun kemiklerini aramaya koyulan anne, bütün o yüklerle bir gün canını verdi.

Bu kez babası Ramazan Doğan "Cumartesi Annesi" oldu.

Başbakan Erdoğan "kim bunlar, neyin peşindeler" dediğinde, "Oğlumun kemiklerini arıyorum" diye seslendi.

Oğlunun kemiklerini bulamadan onun da kalbi durdu.

12 yaşındaki Davut Altınkaynak da Seyhan'la alınmıştı; bir kemik olarak bile dönemedi.

Annesi Hayat Hanım, oğlunu işkence askısında görmüştü; "Su istedi. Oooy, bir su veremedim" dedi yıllar boyu.

"Keşke devlet dese ki, kemikleriniz şuradadır. Alın mezarlığa gömün. Ziyaret ederiz, dua ederiz, deriz ki, bu mezar bizim" dedi babası Abdülaziz Bey.

Devlet o kadar da duyarsız değildi; bir gün SGK'dan Davut için bildirim geldi:

"Sağlık sigortası........

© T24


Get it on Google Play