menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kusursuz Cinayet üzerine Halis Dokgöz'le: Bir cinayet varsa mutlaka bir iz de vardır ve önemli olan bu izleri irdelemektir

14 10
07.07.2024

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

07 Temmuz 2024

Hepimizin ya film seyrederken gerilmişliği ya da romanı elinden bırakamamışlığı vardır. Özellikle de gizemli cinayet içeren filmlerde ya da kitaplarda. Hitchcock'un 1948 tarihli ilk renkli filmi Rope (bizde Ölüm Kararı diye oynamıştı) ya da Andrew Davis'in A Perfect Murder (bizde Kusursuz Cinayet diye oynamıştı) filminde olduğu gibi. Filmler iyi güzel de 2020 yapımı toplam 6 sezon boyunca her bir sezonda 45 dakikalık 15 bölüm bulunan How to get away with murder (Cinayetten nasıl sıyrılırsınız) dizisini seyretmeye ne zamanım ne de sabrım var.

Günlük haberlerde yeteri kadar cinayet okuyoruz zaten. Kadın cinayetlerinden faili meçhul cinayetlere dek… Her zaman adalet de tecelli etmiyor.

Halis DokgözBirGün gazetesinde karikatür çizdiği Metafor köşesinden ya da bir bilim insanı olarak çıktığı televizyon programlarından ya da gazete söyleşilerinden hatırlayabilirsiniz. Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi olan Prof. Dr. Halis Dokgöz'ün son kitabı Kusursuz Cinayet'i son olarak Nisan 2024'te Türkiye'ye geldiğimde alıp bir solukta okudum. Sonra döndüm, altını çizerek yeniden okudum. Geçtiğimiz hafta da kitap üzerine Halis'le konuşarak ve yazışarak geçti. Halis kitabının "adli bilimler ve adli tıp alanına meraklı insanlara, kriminoloji ve polisiye tutkunlarına, hukukçulara, medya çalışanlarına, edebiyat, sinema-dizi ve görsel sanatlarla amatör veya profesyonel olarak ilgilenen herkese yeni perspektifler katacağına" inanıyor. Haksız da değil. Ben de oturup Halis'le konuştuklarımızı yazıya döküp sizlerle paylaşayım dedim.

Adli bilimler deyince oldukça geniş bir yelpaze, teknolojik ve pozitif bilimler topluluğu karşımıza çıkıyor. Adli bilimler, adaletin toplum ve toplumu oluşturan bireyler arasında eşit olarak sağlanabilirliğine hizmet eden sağlık bilimleri, fen bilimleri ve sosyal bilimler gibi eğitsel, teknolojik ve pozitif bilimler topluluğunu kapsayan çok disiplinli bir alan. Hazırsanız Halis saysın size adli bilimlerin iş birliği yaptığı disiplinleri (bu sıralanan bilim dallarını ve alanları "adli" parentezine alacaksınız): "tıp, hukuk, kriminoloji, kriminalistik, patoloji, psikiyatri, biyoloji, toksikoloji, diş hekimliği, farmakoloji, entomoloji, antropoloji, seroloji, otomotiv, balistik, yangın ve kundakçılık, hemşirelik, meteoroloji, veterinerlik, felaket kurbanlarının kimliklendirilmesi, eczacılık, olay yeri inceleme, tıp hukuku, tıp etiği, animasyon, görüntüleme, fotoğrafçılık, bilişim, muhasebe, tekstil, palinoloji, jeoloji, ve astronomi."

Halis, adli tıbbın günümüzde çoğunlukla hem ölüleri inceleyen adli patolojiyi hem de kişilerin yasa ve yargıyla kontrol altında tutulmasını sağlayan etkileşimi içeren klinik adli tıp uygulamaları olarak adli çalışmaların tüm yönlerini tanımlamak için kullanılmakta olduğunun altını çiziyor.

"Genel olarak hem ölüm olgularında ölüm nedeni, ölüm zamanı ve ölüme etki eden faktörlerin incelenmesi hem de yaşayan bireylerde travma, cinsel saldırılar, suç ve suçla ilişkili davranışların irdelendiği klinik adli tıp uygulamaları adli bilimlerin temelini oluşturmaktadır. Ayrıca dünyanın pek çok ülkesinde adli bilimlerin hem cinsel saldırı, çocuk istismarı gibi klinik hem de ölüm değerlendirmesi ve otopsi gibi patolojik yönüyle ilgilenen uygulamaları bulunuyor."

Adli tıbbın hem klinik hem de postmortem (ölüm sonrası) uygulamalarının çerçevesini hukukun çizdiğini söylüyor Halis. Adli tıbbın yalnızca yerel değil evrensel hukuk normlarına ve tıbbi etik değerlerine uygunluk göstermek ve bilimsel gelişmelere koşut olmak durumunda olduğunu belirtiyor. Halis, adli tıp uzmanlarının görevlerinin bir parçasının da iyi bir "tıbbi hukuk" bilgisine sahip olmayı gerektirdiğinin altını çizerek devam ediyor:

"Böylece tıp biliminin bilimsel normlarını yasal boyutu ile irdeleyebilme, değerlendirebilme ve uygulayabilmek mümkün olabilmektedir. Adli tıp uzmanları kendi meslek alanlarındaki bilimsel gelişmelerin yanında tıp biliminin diğer disiplinlerindeki gelişmeleri de izlemek, konsültasyon ve değerlendirme süreçlerinin bir parçası olmak, ulusal ve evrensel hukuk konusunda bilgi sahibi olmak ve yine evrensel etik ilkelere bağlı kalarak bir yaklaşım sergilemek durumundalar."

Hani şu filmlerden söz etmiştim ya, bunlar bir anlamda adli bilimler ve adli tıp pratiklerin tıp dışı alanlardaki yansımaları. Sanat eserlerinde olayı mantıksız bulup "Yok artık! Mümkün değil?" diye sorgulamayıp inançsızlığımızı askıya aldığımız ve kitabı okumaktan ya da filmi izlemekten zevk aldığımız zamanları bir kenara koyarsak, bu yansımaların sorunlu olup olmadığını merak ediyorum (İnançsızlığı askıya almak, gerçekdışı ya da gerçek hayatta imkansız olan bir şeyi, örneğin spekülatif bir kurgu eserindeki bir şeyi anlamada eleştirel düşünme ve mantığın isteyerek göz ardı edilmesi, bastırılması ve bunun yerine, anlatının tadını çıkarmak adına buna inanılmasıdır).

Bilim ve teknolojideki gelişmeler kadar insanın ruhsal durumunun yanı sıra yaşadığı ortam ve çevre koşullarını bir bütünlük içinde değerlendiren bir yaklaşımın zorunluluğundan söz ediyor Halis. Edebiyat, sinema, tiyatro ve animasyon gibi kültür sanat alanlarının en sevdiği motiflerin başında katilin bulunamadığı ve gizemiyle ortada kalmış bir cinayet olgusu olduğunu belirtiyor. Bahsedilen yalnız bir cinayet olgusu ve katilin kim olduğu sorusunun çok ötesinde aslında. Halis'e göre olayın geçtiği zaman ve mekan, yaşam biçimleri ve tarihsel arka plan sanata dönüşürken tanıklıklar da nesnel gerçekliğe dönüşüyor.

"Yaşamımızdaki tüm adli olaylar bir yandan hukuk ve adaletin nesnesi olurken bir yandan da sosyal yaşamın öznesi oluyor. Ve bu özne de edebiyat, sinema ve görsel sanatların konusu haline geliyor. Burada en büyük sorun suç ve suçlu ararken sosyal yaşamın niteliği, psikoloji ve ortam ile birlikte kültürel kodların yeterince değerlendirilmemesi… Ve bu yüzden daha çok edebiyat, sinema, görsel sanatlarla ifade edilmeye gereksinim bulunuyor. Ben de hem adli tıp ve adli bilimler okuryazarlığı yapıyorum hem de karikatürlerimle böyle bir derdin peşine düştüm diyebilirim."

Halis, polisiye edebiyatta Sophokles, Edgar Allen Poe, Dostoyevski, Agatha Christie, Sir Arthur Conan Doyle, Tess Gerritsen, Grange gibi yazarların roman ve hikayelerinde geçen kurmaca(!) cinayetler kadar gerçek hayatta da karşılaştığımız olgular bulunduğunu söylüyor.

"Sonuç olarak........

© T24


Get it on Google Play