menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kayıp kimlikler sahnesi: Sosyal medya (3)

21 6
09.07.2025

Diğer

09 Temmuz 2025

Neoliberalizmin en temel özelliği, bireyi hem özgür hem de yalnız bırakmasıdır. Bu sistemde, birey “özgür”dür, ama aynı zamanda sürekli olarak sistemin içindeki boşlukları doldurması beklenir. Tüketici olmak, başkalarının ürünlerini ve ideallerini sahiplenmek, kendi kimliğini sürekli olarak dışarıya yansıtarak tanımlamak, bunlar bireyin varlık koşulları haline gelir. Ve burada, bireyin gerçek kimliği ile sistemin biçimlendirdiği ideal kimlik arasındaki fark büyür. Bu da gösteri toplumunun içinde, toplumsal normlara uymaya çalışan ve ancak dışarıdan onay görebilen bireylerin özgürlüklerini nasıl kaybettiklerini gösteriyor.

Konformizm meselesi gerçekten çok önemli. Eğer toplumsal koşullar, başarıyı, mutluluğu, kabulü ve değerli olmayı belirli normlara ve estetiklere göre şekillendiriyorsa, birey bu normları içselleştirmeye başlar. Kendi olmanın ötesinde, sistemin “ideal birey” modeline uymaya çalışmak, kişinin kimliğinin dışsal bir doğrulama çabasına dönüşür. Ve bu noktada, kişinin içsel benliği ile dışsal kimliği arasında büyük bir çatışma ortaya çıkar.

Birey, neoliberal kapitalizmin dayattığı “başarı” modeline uymak için her zaman daha çok çalışmalı, daha fazla üretmeli ve daha fazla tüketmeli. Bu, kişinin içsel birliği ve kimliğiyle uyuşmayan, ama toplum tarafından ödüllendirilen bir davranış biçimi haline gelir. Aslında burada, çok derin bir özneleşme ve yabancılaşma sorunu var. Kişi, kendi kimliğini bulmaktan ziyade, toplumsal koşulların istediği şekilde bir kimlik inşa etmeye çalışıyor. Sonuçta bu, bireyin kendisiyle ve toplumsal yapıyla olan bağlantısını kaybetmesine yol açıyor.

Birey, dış dünyada “onaylı” bir kimlik yaratırken, içsel gerçekliğinden giderek daha fazla........

© T24