Arif Ergin’le 'Gizlenen' üzerine: İstanbul gibi bir mücevheriniz varsa onu daima korumak zorundasınız
Diğer
15 Ekim 2025
Arif Ergin
Bazı romanlar yalnızca bir hikâye anlatmaz; bir ülkenin hafızasına, taşlarına, unutuşlarına dokunur. Arif Ergin’in ilk romanı Tekvin’den yedi yıl sonra gelen yeni romanı Gizlenen, tam da böyle bir kitap.
Gizlenen’de 2035 yılında depremle sarsılan İstanbul’da, sadece binaların değil; inançların, sırların ve tarihsel bilincin de yerle bir oluşunu görüyoruz. İlk sayfalarda hikâye 2035’te mi geçiyor, diye kontrol etme ihtiyacı hissediyor insan. Sahi, bu hikâyenin bir kısmını zaten yaşamadık mı? Ergin, her ne kadar amacının okura keyifli zaman geçirtmek olduğunu söylese de kitap; bir uyarı, bir yüzleşme sanki.
Gizlenen, İthaki Yayınları etiketiyle yayımlandı ve yayımlandığı ilk haftada hem tarih hem edebiyatseverlerin odağına yerleşti. Ergin’in kalemi, salt bir macera kurgusunun ötesinde, mühendis titizliğiyle örülmüş bir kehanet haritası çizmiş gibi.
Mimar Sinan’ın taşlarına, Vatikan arşivlerinin gölgelerine, kayıp belgelerin ve kadim şehrin kalbine uzanan bu hikâye; bir milletin yüzyıllık unutkanlığına ayna tutar nitelikte. Ergin’in ifadesiyle, “İstanbul gibi bir mücevheriniz varsa onu daima korumak zorundasınız.”
Romanı okuyacaklar için yanlarında not defteri bulundurmalarını öneririm. Bilmediğimiz, yanlış bildiğimiz, aslında bilip unuttuğumuz detayları not almak için. Ve ardından detaylara inmek, kurgu ile gerçeğin çizgisini netleştirmek için İstanbul’u bir kez daha adımlamak isteyeceksiniz.
Öncesinde sizi Arif Ergin ile gerçekleştirdiğimiz söyleşiye davet ediyoruz.
- Bir röportajınızda kendinizi “gizemli şeylere ve sırlara ilgi duyan meraklı bir adam” olarak tanımlayıp Tekvin romanını tamamen bir merak sonucu, Osman Hamdi Bey’in kayıp tablolarıyla ilgili okuduğunuz bir haberden yola çıkarak yazdığınızı anlatmıştınız. Peki Gizlenen’in hikâyesi nasıl filizlendi?
Aslında romanlarda işlediğim konular tamamen kişisel ilgi alanlarım ve yıllardır üzerinde araştırmalar yaptığım konulardan oluşuyor. Tarih, bilim, teknoloji, din ve bunların sanat üzerindeki etkileri her zaman ilgimi çeken konular olduğu için yeni bir roman konusu bulmak aslında pek zor olmuyor. Önceki romanım olan Tekvin’de tarihimizin ilginç simalarından biri olan arkeolog, müzeci ve ressam Osman Hamdi Bey’i incelemiş ve onun kayıp bir tablosu olan Mihrap (Tekvin) tablosu üzerinden dönemin güç mücadelelerini işlemiştim. Yeni romanım Gizlenen’de ise tarihimizin belki de en önemli simalarından biri olan, evrensel değerimiz Mimar Sinan ve eserleri üzerinden bir roman kurguladım. Bunu da tarihte geçen bir roman olarak değil, 2035 yılında, yani gelecekte geçen bir roman olarak kurgulamayı tercih ettim. Mimar Sinan’ın eserleri tarih boyunca pek çok depreme maruz kalmışlar ve bunları da genelde dimdik ayakta atlatmışlar. Onun zamana medyadan okuyan eserlerini ve eserlerin yoğunlaştığı coğrafyayı, yani tarihi yarımadayı romanın merkezine almak konuyu daha da ilgi çekici kıldı ve ortaya bu roman çıktı.
- Gizlenen’in kurgusu sadece disiplinler arası değil, zamanlar arası da katmanlı. Roman, bir yandan 2035 yılında büyük bir İstanbul depremi sonrası şehrin işgal altındaki kaotik halini anlatıyor; diğer yandan 1918’in işgal günlerine de göndermeler yaparak tarihin “kayıp sayfaları”nı bugünün komplolarıyla bir araya getiriyor. Okuyunca kendimi güncellenmiş bir zaman yolcuğunda buldum. Sanki o zaman işleri “yarım kalmış”, elleri boş dönmüş işgal komutanları bir zaman tünelinden geçmiş de gelecek de tekrar ortaya çıkmış gibi… Hem işgalcilerin hem direniş taraftarı isimlerini tarihten seçmenizin sebebi nedir? Pek çok uzmanın söylediği hele ki İstanbul depreminde bağımsızlığımızın tehlikeye gireceğine bir vurgu vardı… Siz İstanbul üzerine batılı devletlerin emellerinin devam ettiğine ve tetikte olmamız gerektiğine inanıyor musunuz? Yoksa sizin için sadece bir kurgu malzemesi miydi?
Tespitiniz çok yerinde, Gizlenen romanı her ne kadar gelecekte geçen bir deprem ve sonrasında İstanbul’un uğradığı işgali konu edinse de aslında ilhamını yakın tarihimizde, aşağı yukarı 100 yıl kadar önce uğradığımız gerçek işgalden alıyor. İstanbul, 1918-1922 yılları arasında çok uzun zaman ağır bir işgale maruz kaldı. Tarihimizde çok az işlenen bir konudur bu. Az işlendiği için de unutulmaya yüz tutmuş bir konudur. Bugün insanlara 100 yıl önceki bu işgalden bahsetsek pek azının haberi vardır. Haberi olanların ise çoğunun yaşananlar hakkında bir fikri yoktur. Ben dahi bu konuyla yıllardır çok ilgili olduğum halde romanı yazma aşamasında yaptığım araştırmalarda pek çok yeni ve beni de şaşırtan bilgiye ulaştım. İşgal sandığımdan çok daha sert ve kirli olmuş maalesef. Bunların pek çoğunu bir edebiyat metninin içinde ele almam bile mümkün olamadı. Ama kısaca şunu söyleyebilirim ki, İstanbul gibi jeopolitik öneme sahip bir mücevheriniz varsa bunu her daim korumalı ve tetikte olmalısınız.
- Sizin de bir mühendis olarak Sinan’ın dehasına ve eserlerindeki sürdürülebilirlik öğelerine hayranlık duyduğunuzu biliyoruz. Sevdiğiniz şehrin yıkımını hayal etmek sizde hangi duyguları uyandırdı?
Aslında Mimar Sinan’ın eserleri hem deprem hem de çevresel anlamda sürdürülebilir yapılar ve bu özellikleriyle tarih boyunca İstanbul’un yaşadığı pek çok depreme dayanmış ve bugüne gelmişler. Mimar Sinan eserlerini yok eden asıl deprem, bizim açgözlülüğümüz, kural tanımazlığımız ve ilgisizliğimiz olmuş. Bugüne ulaşamayan Mimar Sinan eserlerinin hemen hemen çoğu insan eliyle yıkılmışlar. Ya bir yol inşaatı için veya bir meydan projesi için yıkıp geçmişiz bu eserleri. Roman alt metinde bu “deprem”den de bahsediyor. Sevdiğim şehir bir depremle yıkılmadan önce yapmamız gereken çok işler olduğunu hatırlatıyor aslında.
- Tekvin’i okurken sadece hikâyeye değil, metne gömülü şifrelere ve sembollere de dikkat etmek gerekiyordu. Hatta bir röportajınızda romanda her saatin bir sayıyı, her sayının bir metni temsil ettiğini; okurun şifreleri çözdüğü oranda farklı bir roman okuyacağını ve sonucu bile bir bilmeceyle sunduğunuzu belirtmiştiniz. -Ben maalesef çözemedim-........© T24





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Ellen Ginsberg Simon