Aşırı işlenmiş yiyecek endüstrisinin yarattığı tehdit
Diğer
24 Kasım 2025
Geçen haftalarda 14 Kasım Dünya Diyabet günü dolayısıyla birçok toplantı yapıldı ve özellikle erişkinlerde (ülkemizde daha çok kadınlarda) şişmanlıkla bağlantılı tip 2 diyabet vakalarındaki artış (10 milyondan fazla erişkinde tip 2 diyabet var) konuşuldu. Bizler ise ülkemizdeki 30.000 civarındaki tip 1 diyabetli çocuğun durumu anlatan bir rapor yayımlayarak dikkatleri çocuklar üzerine çekmeye çalıştık.
Bu gündemin hemen ardından, 18 Kasım tarihli The Lancet’de yayımlanan üç önemli makale, dünyadaki obezite, tip 2 diyabet ve kardiyovasküler hastalık artışının arkasında aşırı işlenmiş yiyecek endüstrisinin belirleyici rolünü ortaya koydu. Aşırı işlenmiş yiyecek endüstrisinin başta ABD ve İngiltere olmak üzere bütün ülkelerde bir tür “işgal” gibi, gıda çeşitliliğine ve öğünlere dayalı, yerleşik beslenme düzenini nasıl yerinden ettiğini güçlü bir şekilde anlatan bu yazıları, “şişmanlığın ticari belirleyicileri (commercial determinants of obesity)” kavramı çerçevesinde okumak mümkün. Bu makaleler ülkemizde sadece BBC Türkçe’de “Uzmanlardan aşırı işlenmiş gıda uyarısı: Derhal harekete geçilmeli” başlığı ile yer buldu. Oysa bu yazılar, beslenme konusu ile halk sağlığı perspektifi ile uğraşan bir grup bilim insanının uzun süredir sürdüğü çabalarının son halkasıydı ve bazı açılardan sigara endüstrisine karşı yükseltilen eski yıllardaki çığlıklara benziyordu.
Aşırı işlenmiş yiyecekler (ultra-processed Foods-UPF'ler) çoğunlukla endüstriyel kullanım amaçlı olan ve bir dizi endüstriyel işlemden elde edilen bileşenlerin formülasyonları olarak tanımlanmaktadır. Genellikle şeker, tuz ve yağ oranı yüksek; lif, protein ve mikro besin ögeleri açısından düşük; katkı maddeleri, renklendiriciler ve yapay tatlandırıcılar içeren bu ürünler, genellikle diğer gıdalara göre daha zayıf bir besin profiline sahiptir. Şekil 1’de görüldüğü gibi günümüzde, bu ürünler arasında süpermarket ekmeği, hazır yemekler, kahvaltılık gevrek, kek ve cips gibi sık tüketilen ve özellikle çocukların çok “sevdiği” ürünler bulunmaktadır. Bu ürünler yüksek enerji yoğunluğu, aşırı lezzetlilik, yumuşak doku ve bozulmuş gıda matrislerinin neden olduğu aşırı yemeye, bir tür besin bağımlılığına yol açmakta ve sağlığı koruyan fitokimyasalların alımının azalması, toksik bileşiklerin, endokrin bozucuların ve potansiyel olarak zararlı gıda katkı maddelerinin ve karışımlarının alımının artmasına neden olmaktadır.
Sorun çok karmaşıktır ve bu endüstri, obezite ve beslenmeyle ilgili kronik hastalıkları tetiklediğinden, ilaç, obezite cerrahisi ve diyet endüstrileri, bunları karşılayabilen kişiler için yeni glukagon benzeri peptid-1 agonist (GLP-1) ilaçlar da dahil olmak üzere pazar odaklı çözümler sunmakta ve insan bedeni beslenme üzerinden kapitalizmin bizatihi kazanç sahası haline getirilmektedir.
Son araştırmalar, sekiz ülkeden (Avustralya, Brezilya, Kanada, Şili, Kolombiya, Meksika, Birleşik Krallık ve ABD'den) elde edilen beslenme ve ölüm verilerine dayanmaktadır. Bu araştırmalara göre toplam kalori alımındaki aşırı işlenmiş yiyecek oranındaki her yüzde 10'luk artış, tüm nedenlere bağlı ölüm riskinde yüzde 3'lük bir artışla bağlantılıdır. Aşırı işlenmiş yiyecek tüketiminin en yüksek olduğu ülkelerde (Birleşik Krallık ve ABD), aşırı işlenmiş yiyeceklerin toplam kalori alımının yaklaşık yüzde 55'ini oluşturduğu tahmin edilmektedir. Bu ürünlerin tüketiminin, 2018 yılında erken ölümlerin yüzde 14'ünü (Birleşik Krallık'ta 18.000 ve ABD'de 124.000 ölüme karşılık gelen) oluşturduğu tahmin edilmektedir.
İnsan beslenmesinde aşırı işlenmiş yiyeceklerin yükselişi, bireylerin irade veya sorumluluk eksikliğinden değil, neredeyse her yerde, gıda sistemlerinde aşırı işlenmiş yiyecek endüstrisinin artan ekonomik ve politik gücünden kaynaklanmaktadır. Diğer gıda türlerine kıyasla bu ürünlerin üretimindeki daha yüksek kar oranı, endüstrinin genişlemesini anlamanın anahtarıdır. Kârın belirli şirketlerde ve sektörlerde birikmesi, kapitalist ekonomilerde gıda sistemlerini giderek aşırı işlenmiş ürünlere yönlendiren yapısal bir dönüşümü tetiklemektedir.
Aşırı işlenmiş yiyecek endüstrisi önce yüksek gelirli ülkelerin iç pazarlarında büyüme kaydetmiş, ardından bu pazarlarda satışlar durgunlaşınca büyüme ve karlılığı sürdürmek için orta ve düşük gelirli ülkelere yönelmiştir. Şekil 2’de........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein