menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

8 saniyede meydan dolduran bir nesil

23 24
23.03.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

23 Mart 2025

Gençlik, politik olmanın doğuştan hali. Sabah uyandığı için isyan eden beyinle, “ne demek bu ülkede bir geleceğim yok” diye sorgulayan ruh, aynı pakette geliyor. Genç, önce kendi vücut kimyasına isyan ediyor, sonra toplum sözleşmesine. Gençlerin apolitik olduğunu kim uydurduysa ya da hangi yetişkin böyle bir beklenti içindeyse korkarım gençliğini yaşamamış ya da yaşatmamışlar. Sensin apolitik.

Z kuşağı dediğimiz kitle, aslında bizim kafamızın almadığı bir sürüm. Onlar siyasetle ilgilenmiyor değil, bizim siyasetimizle ilgilenmiyor. Kravatlı adamlara, kürsülere, basın toplantılarına, miting otobüslerinin tepesine çıkıp el kol işareti yapan tek tip takım elbiseli abilere acayip sinir oluyorlar. Bu yüzden siyasi partileri de bayraklarını da reddediyorlar. Bu yüzden “miting değil, eylem” diyorlar. Bu yüzden meydanı sahneye çevirmeye çalışan herkese, bir adım geri dur diyorlar. Bu yüzden üç gündür protestolarda sadece pankart ve Türk bayrağı taşıyorlar.

Çünkü bu çocuklar figüran değil. Rol değil, senaryo değişikliği istiyorlar.

Çok acayip; gençlerden korkanların, provokasyona geleceklerini düşünenlerin, sokaklarda olmalarını istemeyenlerin çoğu, asıl değişmesi gerekenin kendileri olduğunu fark etmiyor. Fark etmiyoruz, değişmemiz lazım. TikTok’tan yapılan eylem çağrılarını küçümsüyoruz değil mi? Bu kuşak, Amasya’dan Twitter’a tek bir hashtag girip, global Google algoritmasını üç dakikada alt edecek organizmayı uyandırıyor. Biz hala neyi küçümsüyoruz acaba? Üstelik, bu ülkede politik refleksi en gelişmiş kesim “lütfen burada siyaset yapmayalım”cılar. Gençler de en çok onlara gülüyor, ben de… Siyaset, mecliste değil, markette, okulda, sokakta, wifi şifresinde, hatta kahve siparişlerinde bile var. Kısaca: Gençlik politiktir. En baştan beri. Hayatın kendisi politiktir. En baştan beri. Apolitizm de bir mitostur. Uydurulmuş bir masal.

Bugün sokaklarda gördüğümüz o devasa kalabalığın nabzı, Z kuşağının damarlarında atıyor. Gezi’deki ilk sabahı hatırlayanlar bilir. Alanda çok grup vardı ama birleşen şey, kimlikler değil itirazdı. Bu yüzden ilk günlerden itibaren siyasi parti flamaları asılmadı, asılmak istenince uyarı geldi. Çünkü mesele bir partinin mitingi değil, gençlerin toplumun sahipsizliğine karşı meydanı sahiplenmesiydi. Z kuşağı bunu o günlerden gördü, daha doğrusu bebektiler, geriye dönüp baka baka, dinleye dinleye, okuya okuya öğrenmişler. Bastırılmış olan, unutulmamış olandır. Ve unutmayanlar burada. Üstelik artık sistemin yapısal kodlarına karşı yürüyorlar. Evet onlar mitinglerle büyümedi. KYK kuyruklarında, evdeki para hesaplarında, okul ücretleriyle, saçma sınavlarda çelme yerken, üç kuruş harçlıkla ay sonunu getirmeye çalışırken büyüdüler.

Ve evet, gençler çok politik. Ama bize hiç ama hiç benzemiyor. Onlar konuşmacı listesinde olmak istemiyor, karar alma süreçlerinde yer almak istiyor. Sahneye........

© T24