Dünya değişti, dış politikamız da değişmeli!
Diğer
05 Temmuz 2025
Önceki yüzyıl Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle kapandı. Herhalde o dönemin baskın duygusunu anmak gerekse buna “coşku” denebilir. Sırtlardan kalkan büyük bir yükün coşkusuydu bu: Doğu Avrupa’ya üflenen özgürlük ruhundan ve ABD ile SSCB arasında dünyanın sonunu getirebilecek nükleer savaş tehlikesinin ortadan kalkmasından kaynaklanıyordu. Ne yazık ki ülkemiz Soğuk Savaş’ın bitişini ıskaladı. Ya Soğuk Savaş’ın bitişi Ankara’nın kimi karanlık mahfillerinde ayrıcalıklarını yitirmek istemeyen birilerinin işine gelmediği için böyle oldu veya yalnızca bizlerin çapsızlığından, ufuksuzluğundan, içe kapanıklığından.
Nitekim, Avrupa’da özgürlük şarkılarının söylendiği ve diplomatlarla siyaset bilimcilerin kendilerini işsiz kalmış hissettikleri o 90’lı yıllar dönemini ve özellikle o meşum 1993 yılından Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edildiği 1999’a kadar olan bölümünü biz burada isyan bastırma el kitabının sahadaki en acımasız uygulamalarıyla geçirdik.
İçinde bulunduğumuz ve ilk çeyreğini tamamladığımız yüzyıl ise dünyada ABD’ye yönelik ama etkileri küresel 11 Eylül 2001 terör saldırılarıyla, ülkemizde ise AKP’nin iktidara gelişiyle açıldı. ABD’nin işgaliyle komşumuz Irak’ta Saddam Hüseyin’in BAAS diktatörlüğü devrildi. Kanlı bir Şii-Sünni iç savaşı yaşandı. Irak federasyon oldu. İç idari sınırları hukuken kesinleşmese de federe Kürdistan Bölgesi kuruldu. İran dolaylı yoldan Bağdat’ta egemen oldu.
İkinci dönüm noktası ise 2011’de Arap Baharı’nın Suriye’ye gelişiydi. Buradan ülkemize AKP’nin hepten yanlış tutumu sonucunda beş milyona varan sayıda sığınmacı geldi ve yerleşti. Yine kanlı bir iç savaş yaşandı. Rusya ve İran buna rejimi ayakta tutmak için dahil oldu. Fırat’ı sınır alan bir özerk yönetim bölgesi PKK’nın Suriye’deki siyasal ve milis uzantıları üzerinden fiilen kuruldu. TSK da üç ayrı sınırötesi askeri harekâtla Suriye’ye girdi ve yerleşti. Idlip cebinin üzerine hem Rusya’yla uzlaşarak bir diplomasi şemsiyesi açtı hem bölgenin etrafına TSK’yla bir savunma duvarı kurdu. Suriye Milli Ordusu adı altında içlerinde Çeçen, Uygur, Özbek unsurların da bulunduğu türlü selefi milis gruplarını eğitip, donattı.
7 Ekim 2023 tarihinde Hamas’ın Gazze’den İsrail’e yaptığı kitlesel terör ve bir bakıma toplu intihar saldırısı da tetikleyici bir olaydı. İsrail’in orantısız askeri yanıtı giderek toplu yıkım ve soykırım boyutuna ulaştı. Gazze yerle bir oldu. İran’ın Lübnan’da ve Suriye’deki Hizbullah kollarıyla, Suriye’deki kendi askeri varlığı da sökülüp atıldı. TSK korumasındaki Idlip’ten çıkan HTŞ 12 günde Şam’a girebildi. Rejim devrildi, Beşar Esat Moskova’ya kaçtı. İsrail’in İran’a karşı başlattığı ve ABD’yi de kendi yanında içine çekmeyi başardığı 12 günlük savaş da bölgenin dönüşümünü perçinledi. İran’ın hava savunması imha edildi. Nükleer ve balistik yetenekleri büyük ölçüde geriletildi. Bölgesel hegemonya ve asimetrik tehdit iddiaları berhava oldu.
Irak’ta 2018’de başlatılan “yeni nesil” kalıcı askeri harekâtlarla günümüzde Öcalan’ın çağrısına ve PKK’nın kendini fesih kararına dek giderek derinleşen sınırdaş alanda 14 dolayında olan ileri karakol ve “geçici” üs bölgelerinin sayısı 140’ı aştı. Şimdi örgütün bu hafta sonu itibariyle silah bırakma “gösterisi” düzenlemesi bekleniyor. İktidarın alelusul bu teknik adımın siyasal tasarımını hiç yapmadığı da anlaşılıyor.........
© T24
