menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Trumpçı gümrük tarifeleri (2): Nedenleri ve azgelişmiş ekonomiler üzerindeki olası etkileri

40 31
17.04.2025

Diğer

17 Nisan 2025

ABD Başkanı Donald Trump

Ana akım medyadaki baskın görüşe göre, ciddi küresel sorunlara yol açacak olan Trumpçı tarifeler, “kötü niyetli”, “beceriksiz”, “irrasyonel”, “maceracı” “halklara düşman bir aşırı sağcı” olan Trump’ın marifeti.

Trump aldığı kararların etkilerinin bilincinde

Trump’a yakıştırılan sıfatların eksiği var, fazlası yok. Ancak sadece bu kişisel özelliklerle dünyayı üçüncü bir paylaşım savaşına kadar sürükleyebilecek olan tarifeleri ve ticaret savaşlarını açıklamak yetersiz ve yanıltıcı olur. Ayrıca böyle bir yaklaşım “kapitalizmin emperyalist doğasını” da gizlemeye hizmet eder.

Bu yüzden olayları ve olguları, var oldukları tarihsel koşullar içinde ve mevcut ekonomik sistemin, üretim tarzının iç çatışmaları, dinamikleri ve sınıf mücadeleleri ve diğer toplumsal mücadelelerle açıklayan ve genel olarak toplum ve yaşama ilişkin daha kapsayıcı ve bilimsel bir bakış açısına ihtiyacımız var. Bu bakış açısı gelişmelerin doğru anlaşılmasını önleyen karartmaları ya da perdelemeleri ortadan kaldıran ve olayları daha net görmemizi sağlayan bir bakış açısıdır.

Böyle bir bakışa göre; doğadaki ya da toplumdaki olaylar gibi, büyük çapta etkilere sahip olan Trumpçı tarife politikası da derindeki ihtiyaçların bir sonucu olarak ortaya çıkar. Yani bu tarifeler ekonomideki bazı zorunlulukların ve siyasetteki sıkışıklığın ya da ertelenemez ihtiyaçların dışavurumlarıdır.

Trumpçı tarifelerin gerekçeleri

Bu bağlamda Trumpçı tarifelerin gerekçelerini ele alabiliriz. Analizlerde yer aldığı kadarıyla, “Monreo Doktrini’ne geri dönülmesi”, “dış ticaret açıklarının neden olduğu zarara son verilmesi” ve “ulusal hükümetlerden ekonomik ve siyasal tavizler kopartılması” akla gelen ilk gerekçeleri oluşturuyor. Şöyle ki:

- Öncelikle, Trump ABD’nin en fazla dış ticaret açığı verdiği Çin’in, “ABD’nin ekonomik statüsünü çaldığını” ileri sürüyor. Bu yüzden de ABD’yi “Yeniden Büyük/ Make The USA Great Again” yapacaklarını öne sürüyor. Oysa ABD’nin hegemonyası 1971’den (Nixon) ve 1985’ten (Volcker) bu yana geriliyor, dolayısıyla da başlattığı ticaret savaşları bu inişi tersine çevirmeye yetmeyebilir.

Kaldı ki Trump tehlikenin diğer ülkelerin “ABD’yi soymasından” kaynaklandığına inanıyor olsa da bu aslında bugünün değil, dünün hikayesidir. Öyle ki bugün ulus üstü sermaye şirketleri birçok ulus devletten daha fazla servete ve güce sahipler ve hiçbir ülkeye bağlılık gibi bir sorumlulukları da yok.

Bu bağlamda gümrük tarifeleri ABD ekonomisini “özgürleştirecek” bir yol sunmuyor. Bunlar, daha ziyade gerçek ortak sınıf düşmanı olan sermayeye karşı emekçilerin birleşmeleri gereken bir zamanda, ülkeleri ve emekçileri birbirine düşüren modası geçmiş, düşmanca önlemler.

Bu konuda bir uygulamadan söz etmek meseleyi daha iyi kavramamıza yardımcı olabilir. Uluslararası ticaret anlaşmalarında yer alan Yatırımcı-Devlet Anlaşmazlık Çözümü (ISDS) maddeleri, şirketlerin, insanları veya gezegeni korumaya çalışan hükümetlere dava açmasına olanak tanıyor. Şirketler Tayland’dan Almanya’ya, siyanürlü altın madenciliğinin yasaklanmasından asgari ücretlerin yükseltilmesine kadar her konuda hükümetlere "kâr kaybı" davaları açabiliyorlar ve çoğunlukla da bu davaları kazanıyorlar. Bu durum ulusal ekonomileri felce uğratırken, demokrasiyi alay konusu haline getiriyor ve küresel ekonomide kimin sözünün geçtiği konusunda hiçbir şüpheye mahal bırakmıyor. (1)

Kısaca, küreselleşmiş bağımlılık zincirlerinden kurtulmaya ve ulusal/yerel ekonomilerimizi korumaya ihtiyacımız var ama gümrük tarifeleri bizi oraya götürecek araçlar değiller.

- Trump’ın temsil ettiği sermaye “ABD’yi yeniden üretim üssü yapmak” istiyor. Zira şu anda küresel imalat sanayi üretiminin yüzde 35’i Çin’de, buna karşılık yüzde 13’ü ABD’de gerçekleşiyor. (2) ABD müesses nizamı Çin’i zayıflatarak bu durumu tersine çevirmek istiyor.

- Ancak ABD’nin Çin ile baş edebilmesi için güçlü bir savunma bütçesine ihtiyacı var. Yaklaşık 1 trilyon dolarlık savunma bütçesini silah üreticileri finanse etmeyeceğinden, bu tarifelere baş vuruyor ve ilave vergi geliri yaratmak ve dünyayı kontrol etmek istiyor.

Nitekim Trump 1982 yılından bu yana toplanan en yüksek vergi gelirini sağlamayı hedefliyor: yılda 258 milyar dolar (yüzde 0,85). 10 yıllık bir sürede ise 2,9 trilyon dolar vergi geliri elde edilmesi hedefleniyor. (3)

Ancak küreselleşme son 40 yıllık neo-liberalizmin bir sonucu ve ABD küresel çapta........

© T24