menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tuncer Bakırhan: AK Parti’de aklı selim, bugün sesi duyulmayan çok insanın açık şekilde 19 Mart operasyonuna 'yanlış' dediğine şahidim

27 20
20.10.2025

Diğer

20 Ekim 2025

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan

Çarşamba günü, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Meclis’te yaptığı ‘beklenmedik derecede çarpıcı cümleler içeren’ konuşmasıyla kamuoyunun haberdar olduğu yeni bir barış arayışı sürecine girilişinin birinci yılı doluyor. 27 Şubat’ta Abdullah Öcalan’ın silahları bırakma-fesih çağrısından sembolik silah yakmaya, Meclis’te komisyon kurulmasına önemli adımların atıldığı bir dönem. Ancak aynı dönemde CHP’ye yönelik başlayan yargı operasyonları ile hem sürecin yaralandığı hem de Türkiye’de demokrasi ve hukuk konusundaki krizin derinleştiği bir dönem tarifi de mümkündür. Sürecin barış ve demokrasiye mi, yoksa mevcut otokratik yapının derinleşmesine mi dönüşeceği en önemli tartışma konusu. Özellikle 1 Ekim’de CHP’nin katılmadığı Meclis açılışında verilen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile DEM Partililerin verdiği fotoğraf üzerinden başlayan tartışma, yargı operasyonlarına rağmen sürecin yanında duran CHP ile DEM arasında bir gerginlik-kopuş getirir mi noktasını uzun süre tartıştırdı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de partinin tutuklu cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun da ‘DEM 19 Mart sürecinde bize yapılan hukuksuzluğu dile getirdi’ noktasını vurgulayarak iki partinin arasından oluşabilecek kopuşu engellediler.

Bu arada DEM Parti’nin Meclis grubunda atılan sloganlardan Diyarbakır’da ‘Öcalan’a özgürlük yürüyüşünde’ kullanılan dile ‘toplumun genelinde rahatsızlık yaratan’ durumlar da oldu. Öte yandan Suriye’de SDG’nin merkezi hükümet ile yaptığı görüşmelerde sürecin önemle takip edilen noktalarından.

Tüm bu süreçlerde DEM Parti merkezde bir konumda yer alıyor. Yönetimi ve kadroları hem yoğun çalışıyor hem de provakasyona açık süreci iyi yönetmeye çalışıyor. Pazar günü akşam saatlerinde telefonla aradığım DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Edirne’de Selahattin Demirtaş’ı, ardından Kandıra’da Figen Yüksekdağ’ı ziyaretten yeni çıkmıştı. Kendisine süreçle ilgili gelişmeleri sordum. Net yanıtlar verdi. Şu cümlelerinin altını çizmek istiyorum:

- "İktidarın suskunluğu ve sürece dair belirsiz tavrı, toplumdaki gerilimi artırıyor. Çözüm sürecine dair çerçeve konuşulmadıkça, boşluğu söylentiler ve provokasyon girişimleri dolduruyor. Bunu görelim, buna önlem alalım."

- "Kendisi (Öcalan), sadece Türkiye'de değil, dört bir taraftaki Kürtler nezdinde de siyasi ve ideolojik referans merkezi olan ender aktörlerden biridir. Bu bakımdan varlık olarak zaten siyasetin merkezinde yer alan birinin, arzu olarak orada olup olmayacağını tartışamayız diye düşünüyorum."

- "Yıllardır 'Kürtçe ülkeyi böler' gibi kara propagandalarla toplumu bölenler de bilmelidir ki, Meclis’in sosyal medya hesabından Kürtçe tvit atılması ülkeyi bölmedi aksine birlikte yaşam umudunu güçlendirdi."

- "Bizim CHP ile olan ilişkimiz, fotoğraf karelerine ya da kişisel tepkilere değil; demokrasi, adalet ve barış gibi temel ilkelere ve bu ilkeleri hayata geçirme mecburiyetine dayanır. Asıl gündem budur ve bu gündemin ciddiyeti, anlık tartışmalarla gölgelenemeyecek kadar büyüktür."

- "Böylesi tarihi bir dönemde CHP Genel Başkanlığında Sayın Özgür Özel’in bulunması büyük şanstır. Kürt meselesinin çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesiyle ilgili duruşu genel anlamda hep olumluydu. CHP’ye yargı operasyonları çekilirken bile barış umutlarını korumaya çalışarak sürecin buraya gelmesine önemli katkı sağladı. Bu dönemde CHP, sadece destekleyici pozisyonunda değil, oyun kurucu bir pozisyonda olması gerekir."

- "AK Parti ve CHP tabanının içinde olmadığı bir barış toplumsallaşamaz. AK Parti siyasi kararlılığını arttırarak süreci toplumsallaştırmalı, CHP de güçlü bir çözüm projesini ortaya koyarak sürece sahip çıkmalı. CHP, kayyımlara ve baskılara karşı büyük mitingler düzenliyor. Bu mitinglerle ortaya koyduğu tepkilerde haklılar. Her hafta on binlerce kişiyi bir araya getiren CHP barış mitingleri düzenleyerek sürece güçlü destek sunabilir."

- "DEM Parti sürecin neresinde ise sevgili Demirtaş da orasındadır. Ne bir adım önünde ne bir santim gerisindedir…"

Tuncer Bakırhan’ın 19 Mart süreciyle ilgili söyledikleri de çok önemli. Özellikle ’19 Mart’ı yürüttüğünü söylediği akla hitaben’ ilettikleri:

"Sürecin ruhu ve aklını yok sayan, geriye çeken bir girişimdi. Bir tarafla barışı konuşuruz ama siyasetin geri kalanını istediğimiz gibi şekillendiririz demenin adı olarak algılandı ve gelinen aşamada ne kadar yanlış bir durum olduğu açığa çıkmış durumda. Ne kadar yanlış olduğunu bence en fazla AK Parti çevresi görüyordur. AK Parti’de aklı selim, bugün sesi duyulmayan çok insanın açık şekilde bu operasyona yanlış dediğine şahidim. Bu anlamda operasyonu yürüten akıl, bu duruma artık bir son vermelidir."

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’a sorularım ve yanıtları şöyle:

- 22 Ekim Çarşamba günü MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Meclis’te yaptığı konuşmayla kamuoyunun haberdar olduğu yeni bir sürecin başlamasının birinci yıldönümü. Bahçeli o gün Abdullah Öcalan için şöyle demişti: "Tecridi kaldırılırsa gelsin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayeti gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılmasının önü de ardına kadar açılsın. Adres İmralı'dan DEM'e uzansın." Aradan geçen bir yılda Öcalan 27 Şubat’ta çağrı yaptı, sembolik olarak silahlar yakıldı, Meclis komisyonu kuruldu. Bu sürecin tam ortasında da 19 Mart’ta CHP’ye karşı yargı operasyonları başladı. 19 Mart’ı sürecin zora girdiği önemli kırılma noktalarından biri olarak görüyor musunuz? Şu an gelinen noktada geleceğe dair umudunuz nasıl?

Bir yıl önce bu günlerde, Sayın Bahçeli’nin ağzından dökülen o sözler, siyasetin donmuş nehir yatağında beklenmedik bir çatlaktı; kimilerinin bir bahar müjdecisi, kimilerinin ise aldatıcı bir serap olarak gördüğü bir yarılmaya sahne oldu. Öncelikle bu anın tarihsel ağırlığını teslim etmeliyiz. Siyasetin küresel ve bölgesel fay hatları üzerinden okunduğunda süreç, bir zaruretti. Çıkış noktasının bir ucunun İmralı’da olması, bizce süreç açısından en doğru, sağlıklı ve reel durumdur.

Sorunuza gelince, şüphesiz 19 Mart çok önemli bir duraktır. İlk gün de söyledik, bugün de söylüyoruz: 19 Mart operasyonları yanlıştı. Ne amaçlanıyor olursa olsun, her açıdan yanlışa çıkan bir yoldur. Toplumda açık şekilde korku ve güvensizlik duygusu derinleştirildi. Sürecin ruhu ve aklını yok sayan, geriye çeken bir girişimdi. Bir tarafla barışı konuşuruz ama siyasetin geri kalanını istediğimiz gibi şekillendiririz demenin adı olarak algılandı ve gelinen aşamada ne kadar yanlış bir durum olduğu açığa çıkmış durumda. Ne kadar yanlış olduğunu bence en fazla AK Parti çevresi görüyordur. AK Parti’de aklı selim, bugün sesi duyulmayan çok insanın açık şekilde bu operasyona yanlış dediğine şahidim. Bu anlamda operasyonu yürüten akıl, bu duruma artık bir son vermelidir. 19 Mart hamlesi, bize barışın ancak ve ancak Türkiye’nin tüm demokratik güçlerinin, yani CHP’sinden sol-sosyalistlerine, kadın hareketlerinden ekolojistlere kadar, demokrasinin kırıntısına inanan herkesin ortak mücadelesiyle mümkün olabileceğini göstermiştir. Çözüm, sadece Kürt sorununun çözümü değil, Türkiye’nin topyekûn demokratikleşmesi sorunudur. Bu ülkenin kalbine yerleştirmemiz gereken hukuktur. Hukuk herkese lazım. Hukukun olmadığı bir ülke de hiç kimse güvende olamaz.

Umut konusuna gelince, evet umudumuz var. Çünkü söz konusu umudun bugünkü adı politik iradedir; bir duygu durumu değildir. Bizim umudumuz, iktidarın lütuflarına ya da konjonktürel dalgalanmalara değil, halkların sarsılmaz barış iradesine ve örgütlü demokratik mücadelemizin kendisine bağlıdır.

Sayın Öcalan'ın çağrısı ve Meclis komisyonunun çalışmalarının, tarihi bir fırsat penceresi açtığı ortadadır. O halde umudu büyütmek hepimizin görevidir. Kürtçe bir şarkıda geçiyor “me gelek ba û bahoz dît, lê em ne şikestin...” Yani "Çok fırtına gördük ama kırılmadık, yıkılmadık" diyor. Bunu sağlayan işte umuttur.

- MHP Genel Başkanı Bahçeli sürecin sonuçlanması noktasında daha aktif gözükürken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan mesafeli davranıyor. Bu ayrımın sebebini nasıl değerlendiriyorsunuz?

MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli ile Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan arasında bir renk farkından çok, bir ton farkı var. Elbette bu ton farkının birçok nedeni var. MHP, bu süreçte atılması gereken adımları daha kalın harflerle ifade ediyor. AK Parti ise daha genel çerçevede kalıyor.

- Abdullah Öcalan silahların bırakılması noktasında PKK’ye yaptığı çağrıyla bir yol açtı. Çatışmasızlık, silahların bırakılması noktasında önemli bir adımdı. Kendisi Meclis komisyonu ile görüşmek istiyor. Anlaşıldığı kadarıyla bu konuya partiler pek sıcak yaklaşmıyor. Böyle bir görüşme gerçekleşmezse süreçte tıkanma mı olur?

Öcalan’ın attığı adım tarihi bir fırsattır. Silahların bırakılması çağrısıyla açtığı yol, barışın kapısını aralamıştır. Şimdi Meclis komisyonu ile görüşme talebi karşısında bazı partilerin........

© T24