Öcalan siyasette daha aktif olursa barış arayışı hızlanır mı, yavaşlar mı, milliyetçilik yükselir mi?
Diğer
13 Ekim 2025
Abdullah Öcalan
Herkes kendi sesine hayran bu aralar. En haklı, en doğru olanın kendisi olduğunu düşünüyor. Düşünmekle kalmıyor kimileri farklı düşüneni itibarsızlaştırmak için çaba sarf ediyor. Sadece iktidardakiler değil muhalefettekiler de dahil buna. ‘Fikirler belirtilirken’ karşılarındakilere ‘gelişmeleri okuyamayan-anlayamayan saflar’ tarifinden kapıyı açıp, ‘gizlice Saray’a çalışan muhalif görünümlüye’ vardıranlar var işi. Bir lidere, külte, geleneğe bağlılığını düşüncesinin merkezine alan, bu yüzden hızla değişen dünyayı okumakta zorlanan, okusa bile bunu yüksek sesle dile getirmekten kaçınanları da not etmek gerekiyor bu arada.
Partiler, liderler, kurumlar, isimler elbette eleştirilecek-konuşulacak. Ama iktidarın hedefine aldıklarına yaptığına benzer dil-operasyon ‘mikrobu’nun genele yayılmasının riskleri büyük değil mi? Ve en büyük zarar enine-boyuna tartışılması gereken konulara verilmiyor mu? Mesela Ekim 2024’te başlayan Kürt barışının hem memlekette hem bölgede kurulma arayışı da buna dahil değil mi? ‘Bu barışı isteyenler bölücüdürler, otokrat rejime destek oluyorlar’ ile anlamaya çalışanları, soru işaretleri olanları savaş çığırtkanları şeklinde tarifin arasında bir yol bulunamaz mı? Her iki taraftan atılan sloganların karşı tarafın kulaklarının tıkamasına neden olduğu görülmüyor mu?
Adım adım gidelim:
-Türkiye’de yıllardır süren ağır bir çatışma sürecinin sona erdirilmesi için yeni bir adım atıldı. Bu adımın atılmasında ve sonuçlanması için bitmeyen çabada öne çıkan isim Türk milliyetçisi MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli. Kendisine yapılan yargı merkezli operasyonlara rağmen sürece uzak durmayan, siyaset üstü gören ‘kurucu parti’ diye adlandırılan CHP’de destek veriyor. Soldan muhafazakar sağa pek çok parti de katkı sunuyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başlangıçta mesafeli görülen tavrı bir süredir daha olumlu gözükse de anlık dönüş-vazgeçme olasılıkları hep hesaba katılıyor elbette.
-Peki bu süreç nedir? Bahçeli’nin adımıyla başlayan (Elbette öncesinde-sırasında devletin kurumlarının bir süredir süren görüşmeleri vardı) Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat 2025’te kurucusu olduğu örgüte verdiği ‘silahları bırakma’ ve ‘fesih’ çağrısıyla, bunun uygulanmasıyla bitecek bir süreç mi?
Yanıtını Öcalan’ın metnini kamuoyuna aktaran Sırrı Süreyya Önder, okuma bittikten hemen sonra vermişti:
"Bu perspektifi ortaya koyarken, şüphesiz ki pratikte silahların bırakılması ve PKK'nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir."
-Demokratik siyaset ve hukuki boyuttan kasıt nedir? Sadece silah bırakmadan sonra ‘eve dönüş yasaları mıdır’? İktidarın deyimiyle ‘suça karışamamış olanların’ Türkiye’ye gelebilmesi midir? Ya da hapiste olanların serbest kalması mı? Elbette bunlar son derece önemli ama en az bunlar kadar önemli, hatta hayati olan memleketin bir bütün olarak demokratikleşmesi, hukuk düzenine dönmesi değil mi? Özellikle 27 Şubat çağrısından 20 gün sonra, 19 Mart’tan itibaren CHP’nin bir yandan belediye başkanlarına öte yandan kurumsal kimliğine yapılan yargısal hamleler sürecin amacını........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d