İmamoğlu: DEM Parti, 19 Mart’ta başlayan demokrasiyi rafa kaldırma sürecinin başından beri bizlere yapılan hukuksuzluğu dile getiriyor
Diğer
19 Ekim 2025
Tutuklu İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu
Bugün Ekrem İmamoğlu’nun özgürlüğünü kaybedişinin yedinci ayı doluyor. Partisinin cumhurbaşkanı adayı ilan edileceği oylamaya dört gün kala önce diploması iptal oldu, aradan 24 saat geçmeden gözaltına alındı, sonra da tutuklandı. Onunla birlikte yakın çalışma arkadaşları ve pek çok belediye bürokratı da... İstanbul’da CHP’nin kazandığı 27 belediyenin 12’sinin başkanı da tutuklu. Adana ve Antalya Büyükşehir Belediye başkanları da, İzmir’in bir önceki belediye başkanı da hapiste. CHP’nin İstanbul İl Başkanlığı’na kayyım atanmasından genel merkezde başta genel başkan değişimini de hedefleyen yargı operasyonları arka arkaya gerçekleşti. Şu aralar Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın da soruşturma kapsamına alınması çalışmaları var. CHP’den ayrılıp iktidar partisine geçen kimi belediye başkanlarını da unutmamak gerekir.
Tüm bu yaşananlara rağmen 19 Mart CHP için önemli bir milat aynı zamanda. Sokakla ortak bir dil yakalayan, yedi ayda memleketin dört bir yanında kalabalık mitingler düzenleyen, yaptıkları konuşmalar-çalışmalarla anket sonuçlarına göre halkın çoğunluğunu ‘konu hukuk değil siyasi dizayn’a ikna eden bir CHP yönetimi var. Üstelik yine anket sonuçlarına göre az farkla da olsa CHP hâlâ birinci parti gözüküyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile İmamoğlu arasında önemli ve sıkı bir bağ gözüküyor. Bu bağ CHP’nin yönetim anlamında çoğunluğunun bir arada durduğunu da kitlelere gösteriyor.
İmamoğlu hapisten sosyal medyası aracılığıyla verdiği mesajlarla ya da bugüne kadar yapılan 61 mitinge gönderdiği metinlerle Türkiye siyasetinde de etkisini sürdürüyor. Kendisine başta Kürt barışı arayışı, gündemdeki gelişmeleri ve Nobel Barış Ödülü kutlaması ile ilgili X’te yaptığı paylaşıma gelen eleştirileri sordum. Farklı sorulara verdiği, her birinin adresi ‘açık’ şu cümleleri konuşulacaktır:
- "Görüyorum ki geçmişte ittifak içerisinde olduğumuz bazı dostlar, sosyal medyadaki münferit yorumları haddinden fazla ciddiye alarak bize yönelik hiç hak etmediğimiz ifadelerde bulunuyorlar."
- "Bizim derdimiz “tek başına iktidar olmak” değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ve canımızdan, özgürlüğümüzden çok sevdiğimiz güzel insanlarımızı kurtarmak, korumak ve yüceltmek. Şüphesi olanlar cezaevinde yattığımız günleri saysınlar."
- "İktidar istiyor ki, yarın yürütülecek müzakerelerde elinde daha fazla koz olsun. Örgütle, DEM Parti’yle yürüteceği pazarlıklarda kullanmak için içeride tutuyorlar Demirtaş’la Yüksekdağ’ı…"
- "Benim Nobel Barış Ödülü’yle ilgili paylaşımım, bir kişiyi değil bir ilkeyi, demokrasiyi, özgürlüğü ve halk iradesini selamlayan bir dayanışma mesajıdır. Norveç Nobel Komitesi, “diktatörlüklerin gölgesinde bile demokrasiye inananlara” ithaf etti bu ödülü. Ben de bu açıklamaya, bu evrensel demokrasi çağrısına yanıt verdim. Ne yazık ki bu tebrik yapılırken ne kendisinin Filistin ile alakalı fikirlerinden ne de ödülü ABD Başkanı’na ithaf etmesinden haberdardım. Gördüğümde büyük bir hayal kırıklığına da uğradım. Niyetim çok açık olmakla birlikte bu konuda incittiğim, üzdüğüm bir kardeşimiz bile varsa, bundan büyük bir üzüntü duyduğumu bu vesileyle ifade etmek isterim."
- "Cemevlerinin ibadethane olarak tanınması gerektiğini senelerdir söylüyoruz. Bu temel talebin karşısında duran senelerdir mevcut iktidarın zihniyeti oldu. Benim açımdan konu net: Cemevlerinin ibadethane olarak tanınması da gerekir, Alevilere dönük bütün ayrımcı söylem ve uygulamalara son verilmesi de..."
Ekrem İmamoğlu’na avukatları aracılığıyla gönderdiğim sorulara verdiği yanıtları aynen aktarıyorum:
- Türkiye 15 gündür 1 Ekim’de, Meclis açılışında verilen fotoğrafı konuşuyor. Özellikle DEM Parti'li yönetici ve vekiller üzerinden yürüyen bir tartışma var. Tartışmanın ana noktalarından biri sizin de içinde bulunduğunuz durumu ilgilendiriyor. ‘Ana muhalefete yapılanlar konusunda yasak savıcı konuşup iktidarla samimi poz verme’ eleştirisi de iktidarla Kürt siyasetinin en büyük partisinin anlaştığı da tartışmalar arasında. O tartışmalardan sonra CHP ile DEM Parti arasında sosyal medyada başlayan kimi aktif siyasetçilerin de katıldığı bir gerginliğin tırmandığı da görülüyor. Siz bu fotoğrafı, sonradan gelişen durumu nasıl okudunuz?
Türkiye öyle bir siyasi şiddete ve kamplaşmaya sahne oluyor ki TBMM çatısı altında ülkenin Cumhurbaşkanı ve muhalif parti liderlerinin bir poz vermesi bile artık çok garip karşılanıyor. Bu fotoğrafın olması değil, bugüne kadar bu buluşmaların olmaması büyük talihsizliktir. Biz veya diğer muhalefet partileri değil bunun sorumlusu. Yıllardır ülkeyi geren, muhaliflere hakaret ve tehditlerle saldıran kişi bizi bu hale getirdi. Bu fotoğrafın 15-20 gündür tartışılıyor olması, bizlere demokrasimizin kalitesine dair çok şey gösteriyor. Türkiye’yi demokrasi değil, demokrasi karşıtları yönetiyor.
Bu fotoğraf, kendini yalnız ve güçsüz hisseden bir iktidarın bugüne kadar hiç değer vermediği, yok saydığı, düşmanlaştırdığı, en kötü hakaretleri sarf ettiği muhalif siyasi partiler üzerinden meşruiyet arayışına mecbur kalma halidir.
Muhalif liderlerle resim vermek için gösterilen bu büyük gayret, fotoğraf karelerini tek tek kayda geçirme gayretindeki saray fotoğrafçılarının istedikleri fotoğrafları yakalama çabası bize ortada bir mizansen olduğunu gösteriyor. İktidarın yıllar boyunca, daha düne kadar vatan haini, terörist gibi galiz ifadelerde bulunduğu; en üst perdeden öfke ve nefret diliyle hitap ettiği liderlere siyasette hiç rastlanmamış bir dille saldırdığını hatırlamak gerekir.
Bu 'iki yüzlü, çıkarcı ve her yol mübahtır' anlayışı ile yürütülen siyasetin, ihtiyaç duyulan noktada her türlü riya ve samimiyetsizliği uyguladığını tespit etmemiz gerekiyor.
Sosyal medya üzerindeki tartışmalara gelince... Bir fotoğraf verilmesinin dahi toplumda oluşturduğu negatif bakışın, normal olması gereken medeni bir ortama dahi tepkili hale gelmenin tek sorumlusu, siyasette el sıkmayı, nezaketi, centilmenliği bir tarafa bırakmış olan cumhurbaşkanı ve iktidar anlayışıdır. Ben toplumun bu fotoğrafa verdiği tepkiyi, kendinden olmayana düşmanlığın, ülkenin yaşadığı kutuplaşmanın, devletin kurumları ve yargı üzerinden yapılan her türlü siyaset ve hukuk dışı saldırıların sorumlusu olan iktidara karşı yapılmış bir uyarı ve protesto olarak görüyorum.
Tabii ben tutuklu bulunduğum için sosyal medyaya erişemiyorum, olanları ancak kısıtlı bir şekilde takip edebiliyorum. Biz siyasi anlayışımız gereği kurumsal olarak da siyaseten de sosyal medyada kimseyi kimseye karşı kışkırtmıyoruz. Yaşananı ise gerginlik olarak adlandırmıyorum. Münferit yorumlar üzerinden mahkeme kurup bizi yargılamaya girişenlereyse dostane bir uyarıda bulunayım: Siyaset hassasiyetle yapılan bir iştir. Bir de böylesine kritik bir süreç içerisindeyken, milletin geleceği adına herkesin ihtimamla davranması gerekiyor.
DEM Parti, 19 Mart’ta başlayan demokrasiyi rafa kaldırma sürecinin başından beri bizlere yapılan hukuksuzluğu dile getiriyor. İktidarla yoğun bir müzakere süreci içinde oldukları bir dönemde bu tavırları oldukça değerlidir. Biz de yıllardır başta Sayın Demirtaş ve Sayın Yüksekdağ’ın tutukluluğu olmak üzere, onlara yapılan hukuksuzluklara karşı duruyoruz ve bu sebeple her seçim döneminde iktidar tarafından “terör destekçiliğiyle” suçlanıyoruz. Biz yeni değil, yıllardır Sayın Demirtaş ve Sayın Yüksekdağ’ın özgür kalması gerektiğini ifade ediyoruz. Yanlış anlaşılmasın, biz hukuksuzluk kime yapıldı, diye bakmayız. Bizim savunduğumuz, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı, millet iradesi ve hukukun üstünlüğüdür. Savunmaya da devam edeceğiz. Haksızlıklara karşı durmak yalnız CHP’nin değil, ülkemizdeki bütün demokratların görevidir.
- CHP Genel Başkanı Özgür Özel de siz de tüm muhalefetin bir arada durduğu bir dayanışma hattından bahsediyorsunuz. Kürt demokratlar, muhafazakâr demokratlar, milliyetçi demokratlar, sosyal demokratlar diye sayılıyor. Aynı karede yer alan, CHP listelerinden Meclis’e girmiş DEVA ve Gelecek........© T24





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon