Eve dönüş yasası ve kayyım uygulamalarına son verilmesi yakındaki gelişmeler olabilir…
Diğer
23 Temmuz 2025
Türkiye bugününü ve geleceğini ilgilendiren çok kritik bir konuyu çözmeye çalışıyor. İktidarın "terörsüz Türkiye" dediği, Kürt siyasi hareketinin "demokratik toplum ve barış süreci" olarak adlandırdığı; ağır çatışmalı 41 yıllık, kökeni yüz yılı geçen bir sorunu. Şu an sadece içeriyi değil başta Suriye çevresini de etkileyen-etkileri olabilecek bir dönemden bahsediyoruz. Silah bırakmadan yeni anayasaya konunun farklı aşamaları var. Edindiğim bilgiler ve konuştuğum kaynaklar bu konuda kamuoyu görmese de yürüyen noktaların (silah bırakma), zihni hazırlıkların sürdüğünden bahsediyor. Tüm bunlar olurken yine iktidar kanadından gelen açıklamalar Kürt sorunu çözümü arayışına paralel yeni bir sistem-rejim düşünceleri egzersizlerinin var olduğunu düşündürüyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın "Türk-Kürt-Arap ittifakından" bahsettiği konuşması, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Kürt ve Alevi cumhurbaşkanlığı yardımcılığı konusunu açması bu bahiste anılabilir. Erdoğan’ın ‘ittifak’ konusu ile ilgili yaptığı açıklamayı (ABD Türkiye Büyükelçisi Barrack’ın Osmanlı Millet sistemini övdüğü konuşmasını da dahil ederek) en iyi analiz edenlerden birisi Stanford Üniversitesi’nden Tarih Profesörü Ali Yaycıoğlu oldu. Oksijen’deki yazısında şu bilgileri paylaştı:
- “Millet sistemi” diye anılan ve esasen Tanzimat döneminde kurumsallaşan yapı, Osmanlı toplumunu özerk dini cemaatler temelinde örgütleyen ve her birini imparatorluğun yarı-kolektif siyasi aktörleri haline getirmeyi hedefleyen bir tasarımdı. Sistem özellikle Müslümanlar, Rumlar ve Ermeniler için geçerliydi. Yahudi cemaat bu modele mesafeli durdu; nitekim 1856 Islahat Fermanı’nda Müslümanlar ve Hristiyanlar açıkça anılırken, Yahudilere doğrudan atıfta bulunulmaz.
- “Türk, Kürt ve Arap ittifakı”ndan söz edilecekse, bu daha çok Tanzimat’ın millet sisteminden değil; II. Abdülhamid’in hilafet şemsiyesi altında şekillendirdiği, Sünni Müslüman merkezli evrensel imparatorluk tahayyülünden ilham alır.
Ali Yaycıoğlu’nun tarihsel geçmişe bakarak yaptığı analiz "üç milletli Türkiye hayali" yerine eşit yurttaşlığa dayalı demokratik Türkiye temennisi ile bitiyor.
Bahçeli’nin "Kürt ve Alevi cumhurbaşkanı yardımcılığı" önerisi ise "Lübnanlaşma" tartışmalarını gündeme getirdi. T24’te Tolga Şirin’in yazısı bu anlamda son derece zihin açıcı. Şöyle diyor:
“Lübnanlaşıyor muyuz?”
Bu çok haklı bir soru. Zira Lübnan, din ve siyasetin birbirine girdiği “konfesyonalizm” denilen mezhepçi bir devlet örgütlenmesine........© T24
