‘Musksist kapitalist’ düzende Kent Lokantaları tek başına halkın ‘politik ihtiyacını’ doyurur mu?
Diğer
06 Ocak 2025
Yemek yazarı Vedat Milor’un Üsküdar’da Kent Lokantası’na gittiğini duyduğumda YouTube’da izlemek için sabırsızlandım.
Yemekleri nasıl bulduğundan çok, yapma ihtimâli olduğunu düşündüğüm ‘ekonomik ve siyasi’ yorumları merak ediyordum. Çünkü kendisi ABD’nin saygın üniversitelerinde sosyoloji doktorasından hukuka değişik alanlarda iyi derecelerle geçmiş bir eğitim hayatına sahip, uzun süre akademisyenlik de yapmış bir isimdi. Doktora tezi ‘Planning and Economic Development in Turkey and France: Bringing the State Back’ (‘Türkiye ve Fransa'da Planlama ve Ekonomik Kalkınma: Devleti Geri Getirmek') olduğu için, benim de ilgim bu aralar dünyada ‘devletin yeniden tanımı-kapitalizmin nefesi tükenirken nefessiz bıraktığı kitlelerde olduğundan’ ilgiyle izledim. Milor’un not aldığım üç cümlesi şunlar:
-“Bütün kamu kaynakları birkaç kişinin eline gidiyor onunla övüneceğiz belki de maşallah ilk trilyon dolar sahibi bizden çıkacak.”
-“Pek çok ülkede bulundum. Gördüğüm tüm mutlu ülkeler orta sınıfın çok geniş olduğu, gelirin dengeli dağıldığı ülkeler. Demokrasi de o zaman yeşeriyor.”
-“Politikada olan bir insan değilim ama iyi şeyleri takdir etmek lazım. Ekrem İmamoğlu zamanın ruhunu okumuş.”
İstanbul Planlama Ajansı Başkanı Buğra Gökçe’nin eşlik ettiği Milor’un ‘zamanın ruhu’ dediği giderek büyüyen kent yoksulluğuydu elbet. Şehrin çeperlerinden merkezine doğru genişleyen, az okumuş çok okumuş, mavi yakalı beyaz yakalı demeden herkesi derinden sarsan durum. İBB’nin verilerine göre 2024 yılının ilk 11 ayında 2 milyon 772 bin 793 kişi şehirde 16 noktaya dağılmış bu lokantalarda 40 TL’ye üç kap yemek yedi. Belediye ayrıca 153 bin çocuğa 10 milyon litre süt, 55 bin aileye yenidoğan yardım paketi, 15 bin aileye evlilik desteği, 100 bin öğrenciye burs sağladı.
“Bu konular belediyenin vazifesi mi?” eleştirilerine karşı kamu kaynaklarının en temel ihtiyaçları giderme noktasında harekete geçirilmesini önemseyen-destekleyenlerdenim. Ama bir de sorum var. CHP’nin Cumhurbaşkanlığına aday göstermesi muhtemel iki isim Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş ‘günlük’ yardımlaşmayı sağlarken seçime en çok 2-2.5 yılın kaldığı iktidar temsilcilerince de dile getirilirken (Mayıs 2027), daha ‘bütünlüklü’ bir politika öneri setini ne zaman toplumun önüne sunmaya başlayacaklar? Tabii bu CHP’nin kurumsal kimliği için de bir soru…
20 Ocak’ta görevi devir alacak ABD’nin seçilmiş başkanı Trump, Grönland’ı satın almaktan Panama Kanalı’nın iade edilmesini istemeye bir dizi tartışmalı konuyu şimdiden gündeme soktu bile. Avrupa Birliği’nin en büyük iki devleti Almanya ve Fransa ekonomik temelli siyasi krizler yaşıyor. Almanya şubat ayında erken seçime gidecek. Her iki ülkede de aşırı sağ yükselişte. İngiltere’de de benzer bir durum yaşanıyor. Maliye Bakanı Rachel Reeves’in söylediğine göre ülke ikinci dünya savaşından sonraki en zor dönemi geçiriyor. Rusya’nın Ukrayna işgali üçüncü senesine girerken muhaliflerini değişik şekillerde elemine eden Putin, Batı ile füze düellosundan bahsediyor. Çin askeri gücünün dışında artık sadece ucuz emek ve ölçek ekonomisiyle değil teknolojisiyle de avantaj sağlıyor. İsrail’in Ortadoğu’daki tüm dengeleri değiştiren saldırıları, Gazze’de yaşanan soykırıma ‘demokratik değerleri benimsediğini söyleyen ülkelerin çoğunun sessizliği’, Suriye’deki yeni rejimin belirsizliği…
Bu arada küresel sermayenin; sadece ekonomik anlamda değil, siyaseti belirleme alanında da büyük bir atak içinde oluşu. Trump’ın en yakınındaki isim, iş insanı ve X’in sahibi Elon........© T24
