menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Deniz Ayma'dan siyasi bellek sosyolojisine tarihsel değerde bir katkı

57 1
15.05.2024

Diğer

15 Mayıs 2024

Dünyanın hiçbir ülkesinde telaffuz dahi edilmeyen, bir kuşak mitosu saikiyle icat edilen Türkiye'ye özgü, ama giderek benimsenmiş ve gündelik dilde bir anlamlar ve değerler bütününü içeren ve temsil eder duruma gelmiş 78 kuşağı kavramı, artık ne kadar tartışılsa da bir tür "Communs error facit us" (Galat-ı meşhur lügat-ı fasihten evladır), yani, çoğunluğun yanlış kullandığı bir ifadenin, doğru olup da kullanılamayandan daha yerinde olması şeklinde gerçekleşti.

Evrensel bir karşılığı ve mütekabiliyeti olmayan 78 kuşağının elbette, belirgin özellikleri var. Mesela gerçek 68'lileri ben ilk tanıdığımda 10 yaşındaydım, şimdi 64. Bu 54 sene içerisinde bir sevda bir tutku olarak araştırdığım, okuyup serencamlarını, tanışıp kişiliklerini öğrendiğim ve çok sevdiğim bu kuşaktan şu ana kadar daha bir tanesi ben 68'liyim demedi. Çünkü bu tamlama, o kuşağa kendilerinin dışında verildi ve çok da iyi oldu. Evrensel ölçekte kabul gördü.

Buna mukabil, son beş yılda her siyasi, ideolojik hasbıhal veya tartışmada en çok işittiğim söylemdir: "Ben 78'liyim."

Doğum tarihi 1952 olan bir psikiyatrist de, 1963 olan bir avukat da 78'li kategorisine avdet ediyor. Yani 68'liler gibi 1947-48'li olmakla sınırlı değil. Adeta yaş sınırı tanımıyor 78'li olmak.

Heterojenlik vasfı hemen dikkat çekiyor; zevkleri, ruhsal yönelimleri, hayat tarzları, tarihe ve güncele bakışları, gelecek tahayyülleri, algı ve muhakeme tarzları esasen 68'lilerinki gibi bir ortak paydada, tanımlanamıyor.

12 Eylül darbesinin sol örgütleri çökertti. Ve yaşanan iç çatışmaların etkileri ve izlerinin silinememesi; 1976-80 döneminde şahikasına ulaşan ÇKP, AEP, SBKP taraftarlığına adanmış hayatların siyasi mülahazalarında belirleyici etken olmasının olumsuz ve yetersiz kalması, bu çok okuyan nesilde bir iç sızısı olarak tecelli etse de pek dışa vurulmadan bir ketumlukla söylemlerde yerini tutmaya devam ediyordu. Umulmadık bir anda Berlin Duvarı çöktü, Sovyetler dağıldı, reel bürokratik sosyalist ülkelerde rejimler yıkıldı. Bir tek Küba ayakta kalmıştı. Çin artık Mao'nun Çin'i olmaktan çıkmıştı. Enver Hoca'nın başındaki Arnavutluk Emek Partisi'nin uluslararası proletaryanın öncülüğünün kâğıttan kaplan olduğu görülmüştü.

Bir de ikonlaştırdıkları bazı örgüt-parti liderlerinin, "Ütopyaların peşinde boşuna koşmuşuz" diyerek Bodrum sahillerinde sabahları balık tutup, öğlenleri evde şarap imal edip, akşamları da o şaraplar eşliğinde Türk Sanat Musikisi icra edilen sofralarda ömürlerini geçirmeyi tercih etmelerinin şokunu yaşadılar. Yetmedi; Lucifer 68'lileri birer ikişer öbür boyuta yollarken, 78'liler de kanserden, kalp krizinden, çoklu organ yetmezliğinden kaybettikleri yoldaşlarını defnetmeye başladılar.

1978-80 döneminde siyasi arenanın en kızıştığı mevzilerde, ölümüne faşizmle mücadeleye koyulan ve binlerce canın feda edildiği o kurşun yıllar, 78'li kimliğinin oluştuğu referans dönemidir.

68'liler devrim için sisteme karşı yıkıcı ataklar, hücumlar yapmışlardı. 78'liler ise devrim için çıktıkları yolun daha başlarında -Türkiye'de- gelmekte olan faşizmi durdurmanın ve bertaraf........

© T24


Get it on Google Play