menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sokak hayvanları

64 11
22.07.2024

Diğer

22 Temmuz 2024

Şu günlerde en “hararetle” tartıştığımız konu sokak hayvanları, birtakım sokak hayvanlarını öldürmek üzere iktidarın Meclis’e verdiği yasa tasarısı. Hedefte öncelikle (sahipsiz) köpekler var.

Şu sırada böyle bir konunun gündemin birinci sırasına kurulup oturmasını gerektirecek bir somut olay var mıydı? Bildiğim, izlediğim kadar, yoktu öyle bir şey. Ama var edildi, şimdi var. Öyle bir konu ki, biri gündeme getirince elbette başka konuları unutup bunu tartışır insan. Tasarıya karşı çıkanların söylediği gibi, bir “kıyım yasası!” “Allah yazdıysa bozsun” dedikleri cinsten bir girişim!

Nereden çıktı? Kimin aklına geldi? Niçin şimdi? Bu tür sorular kafamı kurcalıyor ve girişim sokak hayvanlarını aşan hedeflere de yansıyor gibime geliyor. Henüz Tayyip Erdoğan fikrini beyan etmedi. Ancak, böyle bir yasa yapma düşüncesi varsa bunun ondan habersiz bu aşamaya gelebileceğini sanmıyorum. “AKP iktidarında Türkiye” dediğimizde anladığımız şey bu değil mi: Tayyip Erdoğan’ın onaylamadığı hiçbir şeyin olmadığı bir toplum anlamına gelmiyor mu, “AKP iktidarında Türkiye?”

Seçim önemli sonuçlar verdi; AKP açısından endişe verici bir resim çıktı ortaya—muhalefete de moral veren, yıllardan beri ilk kez “iktidar” imkanını erişilir kılan bir resim bu. Doğal olarak bir kargaşalığa da yol açan bir zemine geçtik. İktidarın bileşenleri arasında üstü örtülmeye çalışılan fikir ayrılıkları olduğu ve olmaya devam edeceği seziliyor. Örneğin gene şu ara çok tartışılan “normalleşme” konusu… Bunun Devlet Bahçeli’yi gereksiz yere telaşlandırdığı kanısındayım. Çünkü Tayyip Erdoğan’ın bunu ciddiye aldığını sanmıyorum. Normalleşme gibi bir kavramın ima ettiği davranış tarzı Erdoğan’ın bünyesine de amaçlarına da aykırı.

Öyleyse niçin “normalleşme” dediği şeyin kendi zihninde aldığı biçim üstüne bir şeyler söylüyor. Sanırım kendi yarattığı “çatışma” atmosferinin kendine de zarar verdiğini gördü ve “hır çıkaran” rolünden makul ölçüde (büsbütün değil elbette) uzak durmaya karar verdi. Ama “hır çıkarma” rolünü CHP’nin üstüne (biraz inandırıcı bir taktikle) atabileceği bir “okazyon” bekliyor ve tabii yaratmaya da çalışıyor.

“Hayvan itlaf” programına bu çerçeve içinde bakmak dediğim “itlafı aşan” birtakım hedefleri de içermek zorunda. İçinde bulunduğumuz dönemde, çöken “sosyalizm” falan ortamında, Batı Dünyası’nın önemli bir kısmının gözünde İslam yeni şeytan haline geldi. İşin tuhafı, düşünceleri bundan çok farklı olmayan “İslamcılar” da var—IŞİD ve benzerleri. Bu gelişmelere rağmen, iki dünya arasında köprüler kurmak isteyen hareketler de yok olmuş değil. Bu genel ortamda iki cephenin de birleşir gibi olduğu bir platform ihtimali seçilebiliyor: Dediğim o köprülerin iyi çalışması ve savaşın dilinin yerini barışa ve karşılıklı anlayışa bırakması.

Bunu istemeyenlerin ilk büyük eylemini Humeyni ünlü “fetva”sı ile gerçekleştirmişti. Söz konusu iki dünyadan kişilerin karşılaştığı, selamlaşıp konuştuğu ortamı tahrip etmeye dayanıyordu Humeyni’nin stratejisi. “Bir yazarı yazdığı roman için öldürün!” Birtakım Batılı demokratlar İslam dünyasını daha yakından tanımak istiyorlardı ama bu kadarı fazlaydı: “anlaşma” denen şeyi imkânsız hale getiriyordu.

Humeyni’den sonra bu olayın çeşitli benzerleri sahneye kondu. IŞİD tarzı örgütler bunların arasındadır. El Kaide, İkiz Kuleler bu kategoriye girer.

Bu çatışmada fanatik İslamcı gruplar, tahmin edilebileceği gibi, “kanlı” eylemi biçim olarak benimsediler. Batı Dünyası’nda da bu durumu yeni dünya gerçeği olarak benimseyenler oldu. Şu aralar Batı Dünyası’nı temsil etme iddiasını Netanyahu taşıyor.

Netanyahu........

© T24


Get it on Google Play