24 Ocak Kararlarının 45’inci yılındayız; günlerden 24 Ocak 1980…
Diğer
24 Ocak 2025
45 yıl önce bugün yani 24 Ocak 1980’de ithal ikameci sanayileşmeden ihracata dönük bir sanayileşme amacıyla ekonomik gelişme(!) adına birtakım tedbirler alındı. Bu tedbirlerin mimarları dış finans kuruluşlarının da desteğini alan Süleyman Demirel ile Turgut Özal idi.
Bildiğiniz üzere bir şeyi ya da olayın özünü anlamak için o konu hakkında güzelleme/övgü yapana bakmak önemli ölçüde fikir verir. Örneğin, 7 Ocak 1991’de Kenan Evren yaptığı bir açıklamada “Eğer 24 Ocak kararları denen kararların arkasından 12 Eylül dönemi gelmemiş olsaydı, o tedbirlerin fiyasko ile sonuçlanacağından hiç şüphem yoktu. Böyle sıkı bir askeri rejim sayesinde o tedbirler meyvesini vermiştir” demişti.
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu başkanı Halit Narin de “Bugüne kadar hep işçiler güldü, şimdi gülme sırası bizde” diyerek özellikle 12 Eylül hakkındaki düşüncelerini bizimle cesurca(!) paylaşmıştı.
1929 Ekonomik Krizin yarattığı tahribatlar, herkesçe bilinmektedir. 1929 ekonomik krizini daha önce bu yazıda yazmıştım. İnsanlık hafızasında bu krizden daha büyüğünün yer almadığının yaygın kabul gördüğü ve bu açıdan da birçoğuna göre buhran seviyesine ulaşan krizle beraber piyasanın kendi dinamikleriyle her zaman dengeye geleceğine olan inanç, yerini devletin ekonomiye müdahale etmesi ve hatta ekonomiyi yönetmesi şeklindeki inanca bırakmıştır. Bu tarihe kadar tek doğru olarak kabul edilen müdahale karşıtı anlayış kadar, bu tarihten sonra da devletin ekonomiye müdahalesinin tek doğru olduğu anlayış benimsenmeye başlamıştır.
Dünya tarihi açısından kısaca bu şekilde özetlenebilecek olan konu belki bizim ülkemiz açısından bağımsızlık mücadelesinin hemen akabinde gerçekleşmesi sebebiyle biraz daha farklı perspektiften değerlendirilebilir. Zira savaştan yeni çıkmış bir ülkede yeterli derinliğe ulaşmış bir piyasadan söz etmek olanaksızdır. Bu yönüyle devletin ekonomik hayatın dışında konumlanması, üretim gücünün özel kesim sermaye birikimine emanet edilmesi doğası gereği mümkün değildir. Her ne kadar İzmir İktisat Kongresi ile özel kesim cesaretlendirilmeye çalışılmış ise de reel ekonomi açısından bunun tek başına yeterli olmasının zor olduğu hakkaniyetli bir bakış açısıyla kabul edilmelidir. Haliyle devletin müdahalesinin ve ötesine geçerek ekonomiyi idare etmesinin doğallaştığı ülkemizde bu anlayış önemli ölçüde Demokrat Parti döneminde bir kırılma yaşamış ancak sonrasında küresel konjonktürden çok kopamayarak 1970’lerin sonuna kadar uygulama alanı bulmuştur.
Ancak bu aşamada küresel olarak işsizlik ve enflasyonun birlikte görüldüğü ve literatürde stagflasyon olarak bilinen ve tam olarak çözümü konusunda iktisatçıların görüş birliğine ulaşamadığı yeni bir sorun ortaya çıkmıştır.
Buna göre hem ekonominin 1929 Ekonomik Buhranının müdahaleci anlayışı doğurması hem 1970’lerde stagflasyon sorununun ortaya çıkması hem de ülkemizde........
© T24
