Diğer

20 Temmuz 2025

Geçenlerde bir televizyon kanalından arayıp, çilekli makarna hakkında ne düşündüğümü sordular. Yanıt veremedim.

Bugüne kadar dünyanın dört bir yanında birçok tuhaf yemek yemiştim ama “çilekli makarna”ya hiç rastlamamıştım.

Meğerse böyle bir yemek de varmış ve sevenleri de bolmuş!

Bu tuhaf yemek yeme işi, giderek rağbet gören bir turizm dalına dönüşmeye başladı. Bir gezi ilanında, çekirge unuyla yapılan pizza için Napoli’ye özel tur düzenlendiğini okudum.

Şaşırdım kaldım!

Meğerse bu girişim pek yeni değilmiş.

Defne Karaosmanoğlu’nun Kitapevi Yayınları’ndan çıkan, “Yemekle Devrialem” adlı kitabındaki bir makaleden “heyecan yapan” yemeklerin, artık turistik destinasyonlar arasında yer aldığını öğrenince, şaşkınlığım bir kat daha arttı. Bu “heyecan yapan yemekler” kavramı pek lezzet içermiyor. Daha çok insanda tiksinme, korku ve gerilim gibi duyguları uyandıran yemekler bunlar.

Yani bir tür macera turizmi.

Defne Karaozmanoğlu’na göre macera turizminden söz edebilmek için, endişe ve zevkin, korku ve hazın, umutsuzluk ve neşenin aynı anda yaşanması gerekiyor.

Yani, “geleneksel turizmden bir hayli farklı olan macera turizmi, turistlere konforlu, rahat ve risksiz bir gezi sunmaktan ziyade, tehlikeli, korkutucu, adrenalin yükseltici, endişe verici, anksiyete artırıcı deneyimler sunmayı amaçlar.”

Yemek aslında başlı başına bir macera arayışıdır. En lezzetlisini bulabilmek için epey yorulmak gerekir. Hele işin içine tuhaf yemekler girince, macera daha da heyecan kazanır.

Ben bu tür tuhaf yemek maceralarını epey yaşadım. Örneğin Vietnam’da lokantaların önüne konmuş kavanozlardaki kıvrım kıvrım yılanlardan hem tiksindim hem de uzun uzun, şaşkın şaşkın seyrettim. Yine Vietnam’da köpek etlerinin satıldığı pazarda, iğrenç kokular saçan tezgahların arasında dolaşmaktan kendimi alamadım.

O pazardaki kalabalıkları, gerçek müşteriler değil, benim gibi meraklı turistler oluşturuyordu. Yüzlerindeki........

© T24