menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Aramakla bulunmaz ama bulanlar da arayanlardı

43 1
04.05.2024

Diğer

04 Mayıs 2024

Böyle haberleri görünce hiç kaçırmam, artık öğrenmiş olmalısınız.

Bir tür profesyonel deformasyon bu. "Eğlencelik haberse koy sepete" durumu yani.

Bu sefer haber İstanbul'dan uçak uçuşu 7 bin 491 kilometre 700 metre uzaktayken geldi ve beni buldu. Kuş uçuşu biraz daha kısa olmalı, çünkü kuşlar hava trafik kontrolörlerinin kısıtlamalarına, talimatlarına uymak zorunda değiller. Sınırları filan da bilmiyorlar, uçup gidiyorlar.

Haberin dikkatimi çekmesine neden olan şey genellikle olduğu gibi başlığıydı:

"Uzmanı yanıtlıyor: Bugünlerde aşkı bulmak neden daha zor?"

Ve ben de bir Türk olduğum için, milyonlarca benzerim gibi haberin sadece spotunu okudum:

"Aşkı bulmak neden zorlaştı? İşler nasıl bu hale geldi, nerede yanlış yapıyoruz, bu zamanda aşkı nasıl buluruz? Uzmanı yanıtladı. Bir sevgiliden beklediğimiz çok şey var, hepsini bir arada bulmak da bir hayli zor."

Burada kilit mesele "bu zamanda aşkı bulmanın zorlaşması" değil arkadaşlar.

Çünkü aşk, hava kirliliğinden, küresel ısınmadan, özellikle gelişmiş sanayi ülkelerinde yükselen sağ popülizmden etkilenmez.

Tarikatların, aşırı muhafazakâr derneklerin baskısıyla festivalleri, sokak eğlencelerini yasaklayıveren Türk valilerinin kararlarından etkilenen bir şey de değildir.

Bu tür dış etkenler tarafından üremesi engellenebilecek bir şey olmadığı için de "bu zamanda aşkı bulmak da zor birader" diye yakınmak, biraz sersemlik gibi geliyor bana.

Haberin spotunda aslında her şey açıklanmış, sorunun yanıtı bize adeta el sallıyor: "Bir sevgiliden beklediğimiz çok şey var, hepsini bir arada bulmak da hayli zor."

Mesele beklentilerinizin seviyesini biraz düşürmekte aslına bakarsanız.

Unutmayalım ki birey olmanın yüceltildiği bir çağda yaşıyoruz.

Beynimizin içi tek başına bir işler yapıp milyarlar kazananların öyküleriyle dolu.

Ve biraz da bu yüzden herkes kendisini dünyanın merkezi zannediyor.

Kendisini dünyanın merkezi zanneden iki kişinin, "mutlu bir can çekişmesi içinde" kendisinden vazgeçip birisine bağlanmasını beklemek de haliyle zor.

Kendimizi insan türünün en mükemmel örneklerinden biri gibi görmeye şartlandırıldığımız için, bu mükemmelliğe uyacak en azından sırıtmayacak bir insan arayışı içine giriyoruz.

Ve bunu size söylemek istemezdim ama ne siz zannettiğiniz kadar mükemmelsiniz ne de karşınızdaki insan sizin beklentilerinizi karşılayacak kadar mükemmel.

Çünkü insan türü içinde öyle bir örnek bulabilmemiz mümkün değil.

Onun için kadını, erkeği "doğru insanı" arıyor ama bir türlü bulamıyor.

Bâyezid-i Bistâmî, ömrü boyunca bir tek kez hacca gitmişti. Çok gezmenin, ortalıkta dolanmanın marifet olmadığını düşünen bir tasavvuf ehliydi.

Hicri 161 yılında (M.S. 777) doğup 77 yaşında ölen Bistâmî, "yolcunun", kendi benliğini yok ederek fena fillah mertebesine ulaşabileceğini düşünür.

Kendisi Allah'a hitaben O'na nasıl erebileceğini sorduğunda, "Nefsini bırak da öyle gel" cevabını aldığını, bunun üzerine gömleğinden çıkan yılan gibi nefsinden ve benliğinden sıyrılıp çıktığını anlatır.

Rahmetli Bistâmî, tasavvuf yolculuğunun sonunda........

© T24


Get it on Google Play