menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Peter Green: Gitarın içinden ruh geçiren orijinal İngiliz blues'cusu

12 1
09.11.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

09 Kasım 2025

1970'li yıllar. Santa Barbara'daki öğrencilik zamanım. Diğer alanların yanı sıra bir müziksever olarak da cennet ortamındayım. Santa Maria'da bir Fleetwood Mac konseri olacağını duyunca çok sevindim. Peter Green'li bu grup süper blues müziği yapardı. Devir Fleetwood Mac'in pop-rock'a dönüp şöhretini patlatmadan önceki devirdi. Ev arkadaşım sevgili Fatih Duruman’la hemen bilet aldık.

Konserde grup süper çalıyordu ama ortamda bir gariplik vardı. Alkış sayısı ve volümü çok düşüktü. Biraz sonra bu grubun çakma olduğunu, Fleetwood Mac'in eski menajerinin yeni elemanlarla bir cover grubu kurduğunu öğrendik.

İşin ilginç tarafı çakma makma bu gruptan hoşlanıp iyi vakit geçirmemiz oldu. Benim nüfus kağıdım 1960'ların başlarında İstanbul'da düzenlenen twist yarışmasını hatırlayacak kadar eskidir. Ertesi gün gazeteler "Yapılan danslar çok güzeldi, ama twist değildi" manşetiyle çıkmıştı.

Eğer 1960'larda İngiliz işçi sınıfının ve kentsoyluların tatminsiz çocukları ilginç bir şekilde Amerikalı siyahilerin özgün blues müziğine tapınırcasına bağlanıp inanılmaz yapıtlar üretmeseydi müzik dünyası bu cevherlerden mahrum kalacaktı.

Rolling Stones, Led Zeppelin, Animals, Yardbirds, Cream, Who, Fleetwood Mac gibi grupların ve Eric Clapton ve John Mayall gibi şöhretlerin özellikle erken dönemlerindeki plakları süper blues müziklerini içerir.

Bugün size değerli okuyucum Gökhan Yörükoğlu'nun önerisi üzerine İngiliz blues müziğinin en orijinal gitarist-şarkıcılarından birini tanıtmak istiyorum: Peter Green.

Peter Green Fleetwood Mac’in kurucusu olarak başladığı yolculukta şöhreti değil, duyguyu aradı. Onun eserleri blues’un acı yanında güzellik ve zarafetten de doğabileceğini kanıtladı.

Peter Green gibi müzisyenler sahnede binlerce kişiye çalardı ama aslında kendi yalnızlığını anlatırdı. Green elinde bir Gibson, yüzünde yorgun bir tebessüm, kalbinde dertlerin ağırlığıyla çalardı.

Peter Green gitarı bazen susmak için kullanırdı. Her notası bir vicdan sesi, her molası bir iç hesaplaşmaydı. Green’in sesinde kırılgan bir dürüstlük vardı. Sanki dünyanın bütün yorgunluğunu omuzlamış ama hâlâ bir umut parıltısı arayan bir adamın hikâyesini anlatırdı.

B.B. King’in efsane sözü boşuna değildir: “Peter üç notayla benim on notada anlatamadığımı anlatıyor.”

Eric Clapton Bluesbreakers'tan ayrıldığında Green 1966'dan itibaren Mayall'ın grubunun tam zamanlı bir üyesi oldu. Yapımcı Mike Vernon onun gruba katılışını şöyle hatırlar:

John Mayall'a "Eric Clapton nerede?" diye sordum. Mayall "artık aramızda değil" diye yanıtladı. Şok olmuştum. Ama Mayall "dert etme, daha iyi birini bulduk" dedi. Ben de "bu çok saçma. Eric Clapton'dan daha iyisi mi var?" diye sordum. John "şu anda daha iyi olmayabilir ama bekle, birkaç yıl içinde en iyisi olacak" dedi. Sonra beni Peter Green ile tanıştırdı.

Eric Clapton Green'in gitar çalışını defalarca övdü. B.B. King "Şimdiye kadar duyduğum en tatlı tona sahip. Bana soğuk terler döktüren tek gitarist odur" yorumunu yaptı.

1967-1970 yılları arasında Peter Green Fleetwood Mac grubuyla çok iyi işler çıkardı. Black Magic Woman büyük bir üne kavuştu ve Santana tarafından cover'landı. 18 yaşındaki Danny Kirwan'ın yer aldığı enstrümantal Albatross İngiliz listelerinde bir numaraya ulaştı.

1996'da Green, Mojo dergisinde tüm zamanların en iyi üçüncü gitaristi seçildi. 2015 yılında Rolling Stone dergisi Tüm Zamanların En İyi 100 Gitaristi listesinde onu 58. sıraya yerleştirdi.

Green’in gitar tonu 1960'larda ve 70'lerde çok yavaş ve sessiz bulunurdu. Ama bugün tüm ünlü gitaristler o sessizliğin ne kadar güçlü olduğunun bilincindedirler.

Green “az çoktur” felsefesine inanırdı. Her nota nefes alır, her duruş bir hikâye anlatırdı.

Peter Green blues’un karanlık tarafını da sahiplendi. Onun müziğinde mutluluk değil, bir iç huzur arayışı vardır. İnsan ruhunun kırılganlığını notalara çevirirdi.

Green gitar kahramanları çağında kahraman olmayı reddeden adamdı. Ün peşinde koşmadı, müziğin peşinde kaybolmayı seçti.

Çok parlak yıldızlar gibi erken parlayıp söndü. Ruhsal çöküşler ve sahneden uzak yıllar geçirdi. Şizofreni teşhisi kondu ve 73 yaşında uykusunda hayatını kaybetti.

Peter Green’in Need Your Love So Bad yorumu blues’un ne kadar çıplak, savunmasız ve insani olabileceğinin kanıtıdır.

Need Your Love So Bad bir yalnızlık, aidiyet arayışı ve teslimiyet şarkısıdır. Şarkıyı dinlerken bir adamın tüm savunmalarını indirip size en zayıf halini gösterdiğine tanık olursunuz.

Green bu parçada hiçbir gösterişe kaçmaz. Ne uzun sololarla kendini kanıtlamaya çalışır ne de teknik virtüözlüğü öne çıkarır. Her nota sevginin eksikliğini, yalnızlığın acısını ve insanın tüm........

© T24