menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bana gerçeği değil, hayallerimi verin: Bizi etkileyen romanlar III

18 1
29.06.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

29 Haziran 2025

Sevgili okuyucularımdan onları etkileyen romanları göndermelerini istediğim zaman benim aklıma ilk gelenler çocukluğumda ve gençliğimde çok etkilendiğim iki ünlü yazardı: Aziz Nesin ve Jules Verne. Bugün onların iki ünlü romanı dahil altı süper romandan söz etmek istiyorum. Roman listemiz 178'i buldu. Hemen okumaya başlayın. Sınav haftaya.

Aziz Nesin bence yalnızca bir mizah yazarı değil, aynı zamanda bir dönemin sesi ve vicdanımızın bir aynasıdır. O sadece bir mizahçı değildir, aynı zamanda bir aydın, bir aktivist ve yoksul halkın haklarını savunan bir toplum önderidir.

Aziz Nesin’in gücü halkın içinden gelen diliyle, yalın ama etkileyici üslubuyla ortaya çıkar. Onun karakterleri köyün kahvesinde oturan bir ihtiyar, mahallede üçkâğıtçılık yapan bir esnaf, rakibine faul yapıp ondan önce kendini yere atıp bağıran futbolcu ya da seçim zamanı göz boyayan bir siyasetçidir.

Bu karakterler sadece güldürmez, düşündürür, utandırır ve sorgulatır. Nesin’in mizahı suya sabuna dokunmaz türden değil, tam tersine toplumun en sancılı yaralarına parmak basan ve sistemin ikiyüzlülüğünü ifşa eden bir başkaldırıdır.

Aziz Nesin sadece yazdıklarıyla değil, yaşadıklarıyla da örnek bir duruş sergilemiştir. Nesin Vakfı’nı kurarak yüzlerce yoksul çocuğun eğitim almasına öncülük etmiş, tüm varlığını bu vakfa bağışlayarak gerçek bir toplumsal sorumluluk örneği göstermiştir.

İnandığı değerler uğruna baskıya, sansüre ve hatta canına kasteden saldırılara boyun eğmemiştir. Madımak katliamının hedeflerinden biri olması onun fikirlerinden ne kadar korkulduğunun, ama aynı zamanda ne kadar etkili olduğunun da kanıtıdır.

Aziz Nesin Türkiye’nin karanlıkta kalan yönlerini hicivle aydınlatan bir fenerdir. Onun çok sayıdaki hikayeleri ve romanları bizi geçmişi anlamaya ve geleceği sorgulamaya çağırır.

Aziz Nesin gülmenin en onurlu direniş biçimi olabileceğini gösteren bir Cumhuriyet aydınıdır. Mizahı en güçlü eleştiri silahı olarak kullanan bir kalemşördür.

Jean-Paul Sartre'ı son dakikada hapse girmekten kurtaran de Gaulle gerekçe olarak "Çünkü Sartre Fransa'dır" demiş.

Bence Aziz Nesin Türkiye'dir.

Aziz Nesin’in Zübük romanı Türk edebiyatında hiciv geleneğinin zirvelerinden biri olarak kabul edilir. Bu eser toplumsal gerçekliği yansıtır, onu ustalıkla iğneler, teşhir eder, hem dönemin hem de günümüzün politik atmosferine ayna tutar ve çaktırmadan bizi uyandırmayı amaçlar. Zübük yalnızca bir politikacının değil, bir halkın ruh halinin, yozlaşmasının ve çaresizce kandırılmaya açık ruh halinin de trajikomik bir belgesidir.

Zübükzade İbrahim romanın merkezinde yer alan siyasetçi karakterdir. O Türkiye’de sıkça rastlanan bir siyasal kişilik tipinin bir simgesidir. Yalancı, çıkarcı, dalkavuk ve ilkesizdir. Bugün de aramızda yaşayan, konuşan ve meclis kürsüsünde nutuk atan Zübük'ler vardır.

Zübük dalkavukluğun, çıkarcılığın ve iktidar hırsının Türkiye’nin küçük bir kasabasındaki yansımalarını absürt ve komik bir dille anlatırken aslında evrensel bir eleştiri sunar.

Nesin, Zübük karakteriyle siyasetin arka bahçesinde cirit atan, her rüzgâra göre yön değiştiren, çıkarı için her türlü ahlaksızlığı meşru gören bir tip yaratır. Zübük’ün kasaba halkını peşinden sürüklemesi onun safdilliği ve açgözlülüğü ustalıkla sömürmesine dayanır. Nesin bu karakter üzerinden yalnızca yerel politikacıları değil tüm dünyadaki iktidar oyunlarını ve demagogları hicveder.

Nesin’in başarısı ağır bir eleştiriyi bile kahkahalarla sunabilmesidir. Zübük’teki diyaloglar, sahneler ve karakterler o kadar abartılıdır ki, okur önce güler, sonradan trajikomik gerçeği fark eder. Roman yolsuzluğun, rüşvetin ve siyasal manipülasyonun nasıl normalleştiğini gösterirken toplumun bu düzene nasıl ortak olduğunu da sorgulatır.

Aziz Nesin mizahı basit bir güldürü unsuru olarak kullanmaz. Aksine onu keskin bir neşter gibi kullanır ve toplumsal çürümüşlüğü açığa çıkarır.

Zübük yalnızca bir bireyi ya da bir meslek grubunu hedef almaz, halkı da sorgular ve ona bir ayna tutar. Aziz Nesin bu romanla halkın neden ve nasıl kandırıldığını, cehaletle çıkarın nasıl kol kola yürüdüğünü gösterir. Zübük’ün yükselişi sadece onun kurnazlığının değil, halkın yılgınlığının, nemelazımcılığının ve çıkarcılığının da bir sonucudur.

Zübük bizim aynadaki yüzümüzdür. Onu uzaklarda aramayın. Belki yarımız birer Zübük'üz ve olmayanların içinde de bir miktar Zübük'lük vardır.

Kemal Sunal'ın başrolü oynadığı ve Kartal Tibet'in yönettiği Zübük filmini çoğu Zübük'lerden oluşan egemen sistem üzerine almış ve hasıraltı etmiştir. Film resmen olmasa da uygulamada yasaklıdır. Yıllardır TV'de ve tüm platformlarda gösterilmemektedir.

Ancak araştırmacı gazeteciliğe soyunmuş bir Türk akademisyenin elinden yasaklar zor kurtulur. Biz Mülkiye'de kamu hizmeti için mürekkep yalayıp dirsek çürüttük:

Zübük: Kemal Sunal, Kartal Tibet

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın 1961’de yayımlanan Saatleri Ayarlama Enstitüsü Türk edebiyatının en özgün ve derinlikli eserlerinden biridir. Roman Doğu-Batı çatışması, modernleşme sancıları, zaman algısı ve bürokrasiye dair keskin ve acıtıcı bir ironiyle örülüdür. Tanpınar mizahi bir üslupla Türk toplumunun modernleşme serüvenini ele alır ve aynı zamanda insanın zamanla olan karmaşık ilişkisini de sorgular.

Roman Hayri İrdal adlı sıradan bir adamın etrafında şekillenir. O ne geleneklerden ne de modern dünyadan memnundur. Hayri’nin hayatı Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı absürt bir devlet kurumunun kurulmasıyla değişir. Bu enstitü toplumun saatlerini doğru zamana ayarlamak gibi sembolik bir görev üstlenir, ancak yazarın gözünde Türk modernleşmesinin çelişkilerini ve yüzeyselliğini temsil eder.

Tanpınar Batılılaşma sürecinde toplumun yaşadığı kimlik bunalımını ele alır. Enstitü Batı’yı körü körüne taklit etmenin anlamsızlığını, devlet kurumlarının işlevsizliğini ve anlamsız bürokrasisini hicveder. Doğu-Batı, eskiye bağlılık ve yeninin dayatmaları arasındaki çelişkileri ustalıkla işler.

Saat modern hayatın düzenleyicisidir, ancak romanda zaman hem teknik bir ölçüt hem de varoluşsal bir sorgulamadır. Hayri İrdal’ın geçmişe takılı kalması toplumun zamanı ayarlayamamasının metaforudur.

Hayri İrdal romantik ve pasif bir anti-kahramandır. Halit Ayarcı ise onun tam zıddıdır, pragmatist, girişimci ve modern dünyanın temsilcisidir. Tanpınar bu karakterler aracılığıyla toplumdaki farklı dünya görüşlerini yansıtır. Romanın mizahi dili trajikomiktir. Örneğin saat tamircisi Nuri Efendi’nin ölümünde saatin durması zamanın dondurulmuşluğunu simgeler.

Tanpınar psikolojik derinlikle sosyal eleştiriyi birleştirir. Anlatı geri dönüşlerle ve iç monologlarla ilerler. Saat metaforu sürekli tekrarlanarak romanın dokusuna işlenir. Zaman akışı doğrusal değildir. Hatıralar, tarihsel kırılmalar (Abdülhamit, Meşrutiyet, Cumhuriyet) arasında ileri geri geçiş yapar

Saatleri Ayarlama Enstitüsü sadece bir bireyin değil, bir toplumun yüzleşemediği geçmişi ve uyum sağlayamadığı modernliği anlatır. Tanpınar’ın ironik bakışı okuru güldürürken düşündürür.

Zamanı ayarlamak sadece saatleri değil, kültürel kimliği de düzeltmeyi gerektirdiği için sanki bir Pandora'nın kutusunu açar gibi yeni sorunları meydana çıkarır.

Sesli Kitap: A.H. Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Bazen bir roman yalnızca bir hikâye anlatmakla yetinmez, okurunun kalbine bir mihenk taşı gibi oturur, vicdanını sarsar ve yaşamı bir daha eskisi gibi göremeyeceği şekilde değiştirir. Victor Hugo’nun Sefiller adlı dev eseri işte böyle bir romandır. Bir edebiyat eseri olmaktan çok daha fazlasıdır. Bir ahlak manifestosu, bir toplumsal isyan ve bir insanlık tablosudur.

Sefiller ekmek çaldığı için hapis yatan Jean Valjean’ın hikâyesidir. Ama yalnızca onun değil, yoksulların, sokakta ölen kadınların, yetim kalan çocukların, haksızlığa uğramışların, önyargılarla lekelenmiş insanların da hikâyesidir. Hugo bizi yalnızca 19. yüzyıl Fransa'sının karanlık sokaklarında değil, yüreğimizin en tenha ve keşfedilmemiş yerlerinde de dolaştırır.

Romanın merkezindeki Valjean bir suçludan azize dönüşen bir figürdür. Hugo onun dönüşümüyle bağışlamanın, merhametin ve ikinci şansın ne kadar önemli olabileceğini göstermiştir. Onun düşmanı polis müfettişi Javert ise yasaların........

© T24