Yeni dünya düzenine doğru…
Diğer
16 Eylül 2025
Dünya, Antonio Gramsci'nin meşhur sözüyle "eskinin öldüğü ama yeninin henüz doğmadığı" sancılı bir ara dönemden geçiyor. Uluslararası ilişkilerin çimentosu olan kurallar ve kurumlar çatırdıyor. Bir zamanlar "tarihin sonu" diye sunulan liberal düzen, bugün adeta kendi içinde çözülen bir yapıya benziyor.
Geldiğimiz noktada küreselleşmenin kendisi bile sorgulanıyor. Küreselleşme, Wikipedia'daki steril tanımın ötesinde, temelde bir güç mücadelesidir. Malların, fikirlerin, kültürlerin dolaşımı cazip bir vitrin sunar; ancak perdenin arkasında devletler, şirketler, sermaye grupları ve emek arasında sert bir çekişme vardır.
Tarih bize üç büyük küreselleşme dalgası gösterdi.
Birinci dalga, 19. yüzyılın sonlarında, İngiltere'nin sanayi imparatorluğunun öncülüğünde yükseldi. Buharlı gemiler, demiryolları ve telgraf sayesinde ticaret ve sermaye akımları hızlandı. Ama bu ilk dalga Birinci Dünya Savaşı ve 1929 Buhranı ile yerle bir oldu. Sonrası içe kapanma, korumacılık ve faşizmin yükselişiydi.
İkinci dalga, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD'nin liderliğinde doğdu. IMF, Dünya Bankası, Bretton Woods sistemi… Bu dönemde küresel kapitalizmin işleyişini düzenleyen kurallar koyuldu. Soğuk Savaş'ın getirdiği rekabetin de etkisiyle geniş halk kitleleri görece refahtan pay aldı. Eric Hobsbawm'ın "kapitalizmin altın çağı" dediği bu dönem, 1970'lerin krizleriyle sona erdi.
Üçüncü dalga ise 1980'lerden itibaren başladı. Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle ABD tek kutuplu bir dünya kurmaya çalıştı. Ama bu üçüncü dalgada lokomotif yalnızca devletler değildi; çokuluslu şirketler sahneye çıktı. Üretim zincirleri parçalara ayrıldı, ucuz işçilik için fabrikalar Asya'ya taşındı. Çin ve Hindistan'da milyonlar yoksulluktan kurtuldu ama her ülkede gelir eşitsizliği büyüdü, emeğin gelirden aldığı pay azaldı. Sermaye kazandı, çalışanlar kaybetti.
Bugün geldiğimiz noktada küresel şirketler adeta yeni bir imparatorluk kurmuş durumda. 2024 itibarıyla dünyanın en büyük 500 şirketi 41 trilyon doları aşan gelir elde ediyor. Bu rakam dünya hasılasının üçte birinden fazla. Varoufakis'in dediği gibi, karşımızda tekno-feodal beyler var. Toprakları değil, dijital platformları, büyük veriyi ve çevrimiçi........© T24
