Koltuklarına yapışanlar (II)
Diğer
05 Ağustos 2025
Güney Amerika'da koltuğuna yapışanlar denince akla gelen isimleri biliyorsunuz. Tabiatıyla bunların başında Evo Morales yer alır. 2006 yılından itibaren, işçilerin ve yerli halkın savunuculuğuna soyunarak sosyalist bir ikona dönüşen Bolivyalı yerli liderin 2019 seçimlerine katılmaması icap ediyordu. Anayasa bu yönde idi, üstelik referandum düzenlenmiş, “Yeniden aday olmamı ister misiniz?” sorusunun cevabı halk nezdinde olumsuz çıkmıştı. Bu koşullarda kenara çekilmesi ve “Bir bilen” statüsüyle köşesinde uslu uslu oturması icap ediyordu. Tam tersini yaptı: Anayasa Mahkemesi’nden “kimsenin seçme ve seçilme hakkı kısıtlanamaz” kararı çıkartarak, halkla inatlaşma pahasına 2019 sonbahar seçimlerine katıldı. Ardından olanlar oldu, ülke karıştı, yaralananların, ölenlerin çoğalmasıyla Evo yurt dışına kaçmak zorunda kaldı. Neticede, Bolivya'da iktidar, bir yıl sonra düzenlenecek seçimlere kadar muhafazakâr sağ muhalefete devredildi.
2020 sonbaharında düzenlenen seçimleri bir kez daha Evo’nun kurduğu parti MAS’ın (Movimiento al Socialismo) adayı kazandı; genç lider Luis Arce cumhurbaşkanı seçildi. Bu koşullarda ne beklenir? Evo Morales'in ülkesine dönmesi ve genç cumhurbaşkanını desteklemesi. Hayır, koltuk sevdalısı Evo 4 yıl boyunca genç cumhurbaşkanı ile uğraştı, aleyhinde her şeyi yaptı, tekrar cumhurbaşkanı seçilebilmek için taklalar attı. Böylece ülkenin en güçlü partisi ikiye bölündü. Luis Arce hükümetinin ekonomik alandaki başarısız icraatları da dikkate alındığında önümüzdeki ekim ayında düzenlenecek seçimler neticesinde MAS iktidarının son bulması neredeyse kesinleşti. İşte koltuk sevdasının sonu budur, siyasi ihtirasınızı sınırlayamaz ve kontrol edemezseniz işin sonu böyle hazin olur. Siz de yanarsınız, partiniz de ülkeniz de. Angela Merkel üç dönemden sonra “tamam yeter” der, çekilir, saygı görür; Evo Morales diyemez ve saygınlığını yitirir. İşte, batılı ve doğulu politikacı arasındaki temel fark budur.
Diğer koltuğuna yapışan tahmin ettiğiniz üzere Nicolas Maduro'dur. Evo Morales hiç olmazsa siyasi rakiplerinin seçimlere katılmalarına müsaade eder iken, Maduro tüm ciddi rakiplerini ya içeri tıkmayı ya da yurt dışına kovmayı adet edinmiştir. Geçen yaz düzenlenen seçimlerde, favori rakiplerini seçim dışına iten Maduro, siyaset sahnesinde tanınmayan emekli büyükelçi Edmunda Gonzalez’in yarışmaya katılmasına müsaadeyle, demokrasi sınavından geçebileceğini hesaplamıştır. Ancak başta Maria Corina Machado olmak üzere yasaklı muhalif liderler, “monşer” büyükelçinin arkasında birleşince Maduro seçimleri kaybetti. Peki ne yaptı koltuk sevdalısı? Sonuçları elektronik biçimde sayan seçim sistemine müdahale ile, kendisinin kazandığını duyurdu. Bölge ülkelerinin ve uluslararası camianın baskılarına rağmen oy pusulalarının dökümlü dağılımını açıklamayı reddederek oldu-bittiye getirdi seçim sonuçlarını. Bir zamanların petrol zengini refah ülkesi Venezuela 2025 yılında saygınlığı yerlerde bir ülke konumundadır. Küba ve Nikaragua dışında kalan Latin Amerika ülkelerinin uzak durduğu Venezuela, Çin, Rusya ve İran'ın desteğiyle ayakta durmaya çalışmaktadır. Durumun vehametini vurgulamak açısından, saygın ve makul bir siyasetçi olmamakla birlikte, ABD dışişleri bakanı Marco Rubio’nun Maduro'ya dair şu sözlerini dikkatinize sunmak isterim: “Maduro Venezuela cumhurbaşkanı değildir, rejimi meşru hükümet değildir.........
© T24
