Akademinin ‘bunu, sen diyemezsin’ ilkesi ve okumadığımız bir kitabı konuşmak
Diğer
19 Ekim 2025
Türkçe ilk baskısı 2015’te yapılan Okumadığımız Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşuruz? (çev. Aysel Bora) kitabı, Oscar Wilde’ın “Eleştirisini yapacağım kitabı asla okumam; insan o kadar etkileniyor ki.” sözüyle açılır. Kitabın arka kapak yazısının tanıtımıyla “Parisli Fransız edebiyat profesörü, yetenekli bir şarlatan, bir edebiyat martavalcısı ve profesyonel bir ‘okumaz’” olan Pierre Bayard (d.1954), giderek derinleşen bir yarayı, yani bir kitabı okuma(ma)k ve sonrasında o kitap için konuşmayı/yazmayı, alaycı bir dille pansuman ediyor denilebilir. Geçen on yıllık sürede kitap hakkında hayli söz edilmiş olmalı diye düşünüyorum ancak kitabın yeni baskılarının yapılıp yapılmadığı konusunda bilgim yok. Buradaki söz(üm) ilgililerine fazlalıktır elbette, uzak kalmışların haberdar olmasını isterim.
Üniversitede edebiyat dersi veren Bayard, “çoğu zaman kapağını kaldırmadığım kitaplar hakkında yorum yapma zorunluluğundan gerçekten de kaçınmam” açık sözlülüğünü de “neredeyse hiç okumadığım kitaplar hakkında kendimi çok daha geniş ve çok daha iyi ifade edebiliyorum, çünkü o kitaplardan uzak durmak, bana onlar hakkında isabetli konuşmak için gereken mesafeyi sağlıyor” gerekçesine dayandırıyor. Kendi ‘okumama’ tezini akademik yaşam deneyimleri yanında kurmaca metinlerin de katkısıyla doğrulayan Bayard’ın adı geçen kitabına yakın duran başkaları da var kuşkusuz ama yazım, büsbütün bu konuya yönelik değil. Tim Parks’ın, belleklerimize kertik atan Ben Buradan Okuyorum (2016; çev. Roza Hakmen) kitabının “Kitabın Çevresindeki Dünya” başlıklı birinci bölümünün bazı yazılarını da konuya ekleyerek kendimize, kitabımıza ve akademimize döneyim istiyorum.
“Selami bey İstanbul’un köklü bir ailesinden gelir. Fransa’da felsefe doktorası yapıp döndükten sonra, evlenir, çocukları olur, dingin bir yaşam sürer. Ama yaşamının en büyük amacı kitabını, Serencam adını verdiği denemesini bitirmektir. Başladıktan kırk yıl sonra, seksenlerinde bitirir, tek adet olarak bastırır, kitabını eline almasından yirmi dört saat sonra da ölür. Büyük boy, yirmi yedi bin sayfadan oluşan bu dev yapıtı başından sonuna okuyan tek kişi çıkmaz, ama boyutları ve biçimi yıllar yılı insanların ilgisini çeker.” Bu alıntıyı, Tahsin Yücel’in vaktiyle hakkında yazma cesareti gösterebildiğim Sonuncu (2010) romanının arka kapağından yaptım. Bilgilendirici yazıları/kitapları bir yana bırakıyorum, bu ülkenin yazı/edebiyat/eleştiri ortamını Sonuncu romanı ayarıyla anlatan başka kurmaca metin varsa da ben bilmiyorum. Akademisyen yazar Yücel, tıpkı “edebiyat martavalcısı” Bayard benzeri deneyimlerini, “kimsenin okumadığı ama görmek için insanların kuyruğa girdiği bu dev kitap” Serencam çevresinde anlatır ki şaşarsınız, ağzınız açık kalır. Hiç okunmamış bir kitap hakkından neler söylenir neler… Bayard’ın, ‘okumama’ tezine tanıklık eden kurmaca metin örnekleri için bizde layıkıyla bilinmemiş Sonuncu romanı geç kalmamış olsaydı keşke.
Reşat Nuri’nin romanlarıyla ilgili yazı çalışmam sırasında romancı hakkındaki bir ‘tez’ ile karşılaşınca Bayard’ın kitabını dönüp okudum yeniden, yazıma onunla başlamam da bu yüzdendir. Akademinin ilk basamağındaki araştırmacı Bayard’ın izinde, okumadan görüş beyan edebiliyor, ne cesaret! Akademik sürecin ikinci basamağını tamamlamış ancak akademide olmayan bir dostum, “hakemli” dergiye gönderdiği yazısıyla ilgili yaşadıklarını anlattı bana. Yazıyı değerlendiren “hakem kurulu” üyesi bir akademisyen, yazının dergide yayımlanmasına onay vermemiş, yazının sahibi dostuma ‘sen bunu diyemezsin, senden önce bir başkası demiş olmalı, ondan alıntılamalısın’ türünden gerekçeler söylemiş. Yazının kaynakçasında adı geçmeyen iki kişinin kaynakçada olmasını isteyen üyeye, ‘onlara gerek görmedim, daha yetkin kaynaklara ulaştım’ diyen yazara iddiasını sürdüren üye, listede adı geçmeyen iki kişiden biriymiş. Bu “hakemli” dergilerden birinde yöneticilik/editörlük yapmış kişilerden birisiyle şans eseri görüştüm. Derginin bir sayısında, aynı odada oturan iki akademisyenin yazılarını yayımladıklarını ancak o iki kişinin birbirlerini bilmediklerini ve okumadıklarını bildiğini söyledi bana. Bir şey daha söyledi andığım arkadaş ki bu da ilginç: Akademisyenler çok zaman kendilerini arayıp ‘derginin şu sayısının şu sayfasında yazıma gönderme yapılmış o........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein