menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türk’ün Türk’e gurbet kazığı

21 3
19.10.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

19 Ekim 2025

2010 yılının haziran ayında New York’a gittim. Çok değerli ve çok yönlü bir müzisyen olan dostum trompetçi, santurcu, vokalist, besteci Amir ElSaffar'ın misafiri oldum.

Amir, annesi Amerikalı; babası Iraklı, Chicago’da büyümüş; hem Arap müziğine, hem caz ve klasik Batı müziğine hakim, yeri geldiğinde bunları ayrı ayrı icra edebilen, yeri geldiğinde bunları sentezleyerek kendi özgün müziğini yaratan (kısacası çok ortak noktamız bulunan) başarılı bir müzisyen. Büyük isimlerle çalışmış, uluslararası bir kariyerin basamaklarını çıkmaktaydı (halen de devam ediyor).

Amir Amerika’da benim yaşadığım Bloomington’da da bir yıl kadar kalmıştı. O dönemde Salaam grubunda birlikte çalmış, birlikte güzel işler çıkarmış, albüm kaydetmiş ve çok eğlenmiş, kanka olmuştuk:) Kafaları çekip çekip Tamburi Cemil Bey'in kayıtlarını yavaşlatarak dinlediğimiz, ben kanunda, o santurda Cemil Bey'in süslemelerini taklit ederek çalıştığımız geceyi unutamam;)

Sonra ben Türkiye'ye dönmüştüm, o New York'a taşınmıştı.

Amir o yıllarda New York’ta “Alwan” adında bir Orta Doğu Sanat Merkezi’nin yöneticisiydi. Alwan, Türk, Arap, İran gibi Orta Doğu ülkelerinden sanatçıların çalışmalarını tanıtmayı misyon edinmiş, konser ve sergilerin yapıldığı küçük, şık bir mekandı… ve benim New York “debut”me ev sahibi olacaktı: New York’ta kendi çalışmalarımı tanıtacağım ilk solo resitalim -daha önce orada eşlik ettiğim bir şan-piyano resitalini saymıyorum-.

İstanbul’dan Amir’le haberleştim, koşulları konuştuk. Alwan’ın bana uçak bileti veya kaşe ödeyebilecek imkanları yoktu. Kültür elçiliği yapan küçük, mütevazı, samimi bir oluşumdu. Bilet satılacak ve bilet gelirinden pay alacaktım. Kabul ettim. Bu benim için bir yatırımdı. Belki konserime gelip beni dinleyecek önemli insanlar olur, oradan başka kapılar açılırdı?

O yıl Ocak ayında Amir aynı koşullarda İstanbul’a gelmişti. Mugam dersleri almak üzere Azerbaycan’a giderken yol üstünde birkaç günlüğüne İstanbul’da kalarak benim konuğum olmuştu. Amir’in ricası üzerine onun için Nardis Caz Kulübü’nde bir konser ayarlamıştım, yerel müzisyenlerden bir grup toplamıştım ve Nardis konserinde ona eşlik etmiştik.

Şimdi aynı jesti yapma sırası ondaydı:)

Kendi biletimi aldım, uçtum New York’a. Amir’le gayet keyifli zaman geçirdik. Alwan’ı da sevdim. Kaliteli bir kuyruklu piyanosu vardı. Piyanoda Geleneksel Türk müziği üzerine çalışmalarımdan örnekler çalmayı planladım; bunların arasına caz ve klasik müzik örnekleri serpiştirip, sentez çalışmalarımdan da çalıp, farklı kültürler arasındaki bağları göstermek üzerine bir program tasarladım. Adına “Connections” (Bağlantılar) dedim. Bir parçada Amir’in grup arkadaşlarından birisi bana darbukada eşlik edecekti. Hatta belki Amir’le beraber de bir parça çalmışızdır.

Büyük gün geldi! Tabloların arasında sahneye çıktım. Yanlış hatırlamıyorsam 11 kişi vardı. 7 kişi bilet almış. 2 kişi Alwan çalışanları... Amir ve darbukacı arkadaşla beraber 11 kişi ediyordu dinleyicilerim.

Sanatına aşık bir müzisyen için kaç kişinin dinlediğinin önemi yoktur. Bir kişi bile ilgiyle dinliyorsa müziğinizle ona bir şeyler aktarmak, onunla bağ kurmak........

© T24