menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tan Sağtürk: Haydarpaşa Garı'nda Atatürk Kültür Merkezi-2 yapılacak

20 0
08.07.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

08 Temmuz 2025

Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni Tan Sağtürk

Devlet Opera ve Balesi (DOB), son dönemde seyirci sayısını üçe katlayarak yüzde 90'ı aşan doluluk oranlarıyla yakaladığı başarıyı, sanatı Anadolu'nun daha önce ulaşılmamış noktalarına taşıyacak projelerle taçlandırıyor.

İstanbul, Efes, Bodrum ve Aspendos başta olmak üzere birçok şehirde düzenlenen opera ve bale festivalleri ise geniş bir repertuar ve uluslararası katılımlarla sanatseverlerle buluşmaya devam ediyor.

Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni Tan Sağtürk, İstanbul'un simge yapılarından Haydarpaşa Garı'nda 'Atatürk Kültür Merkezi-2' adıyla yeni bir sahne kurulacağını, 2. Anadolu Opera ve Bale Festivali'nin ilk duraklarının Bayburt ve Çemişgezek olduğunu, Boris Eifman gibi dünya yıldızlarını Türkiye’ye getirme planlarını hem Bodrum hem de Aspendos gibi köklü festivallerin programlarını T24’e anlattı.

- Haziran ayında İstanbul Opera ve Bale Festivali vardı ve ilginç şeyler izlettiniz bize. Boris Eifman, Sofya Opera, İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin ve diğer müdürlüklerin eserleri vardı. Nasıl geçti festival?

Tabii yerleşik temsillerimizde olduğu gibi festivallerimiz de son derece kıymetli ve önemli. Çünkü, festival denilen o şenlikli ortamda; çok farklı grupların, companylerin, sanat kurumlarının ardı ardına akması ve seyirciler tarafından izlenmesi söz konusu. Bir mukayese oluyor, bu mukayese ortamıyla da aslında sanat gıdalanması bir nebze daha fazla sağlanmış olabiliyor diyebiliriz. Özellikle İstanbul Opera ve Balesi ile birlikte yerleşik temsillerimizi tamamladıktan sonra İstanbul Opera ve Bale Festivali’ni başlattık.

Burada tabii çok kritik ve özel birtakım çalışmalara da imza atmaya çalıştık. Kritik diyorum, çünkü bizim bazı kutsal kaselerimiz var. Dolayısıyla onlara dokunmak hassasiyet ister. Özellikle Ankara Devlet Opera ve Balesi'yle başlattığımız; Cemal Reşit Rey'nin Çelebi Operası ilk kez seyirciyle buluşmuş oldu. Ahmet Adnan Saygun'nın Gilgameş Destanı; yine Cemal Reşit Rey'nin Deli Dolu Opereti gibi bazı eserlerimizi, Devlet Opera ve Balesi'nin güçlü sanat ekibiyle birlikte inceleyerek, adeta beyaz eldivenler dikerek, onlar tarafından el yazması notalar işlenerek ortaya çıkarılmış eserler olarak doğdu.

Tabii her eser gerekli merakı da peşi sıra getiriyor. Örneğin nasıl bir çalışma olacak? Adnan Saygun bugün hayatta olmuş olsaydı Gilgameş’i seyrettiği zaman acaba nasıl bir tepkiyle karşılık verecekti? Hem onun gibi düşünerek hem de tabii yazılanların içlerinde çok fazla gereksiz müdahalelerden uzak durarak, çünkü sanata müdahale bazen aslını başka bir modele sürükler ki bunu hiçbir sanatçı da tercih etmez. Onu hissederek, içselleştirerek günümüze uyarlayarak ancak seyirciyle buluşturmak mümkün olabilirdi.

Kendi yerli koreograflarımızla ve rejisörlerimizle hareket ederek ortaya çıkan bir çalışma oldu. Bir inanç oluşturmaya çalıştık biz genel müdürlük olarak ve bu eserler İstanbul Opera ve Bale Festivali'nin bir akşamında seyirciyle buluşmuş oldu. Tabii sonundaki alkışı duyunca, adeta sanatçılarımız makyajlarını silerken alkışın devam etmesi gibi fenomen olaylarla karşılaşınca ve özellikle Ahmet Adnan Saygun Hocamızı yakından tanıyan diğer üstatlarımızın da övgü dolu sözleriyle pekişince, bizim bu işi doğru başlattığımıza, doğru ilerlettiğimize, bize kanıtlamış oldu.

Onun dışında, tabii kendi yerleşik eserlerimizin dışında, yurt dışından gelecek uluslararası niteliğe haiz bazı topluluklar da vardı. Bunlardan bir tanesi Sofya Opera ve Balesi geldi ve Elektra adlı eseri sahneledi. Özellikle şancı, operacı arkadaşlarımın söylemlerine göre çok iyi seslerdi ve kalburüstü seslerin Atatürk Kültür Merkezi gibi bir sahnede olmuş olmaları, sürekli festivali takip eden seyirciler açısından da çok kıymetli oldu.

Boris Eifman, bugün çağımızın en efsane koreograflarındandır. Kendi okulunu kurmuştur St. Petersburg’da. Devlet desteklidir tamamen, kendi companysini de ortaya çıkarmıştır. Orada yapılan işler, adeta bütün dünya festivalleri tarafından, tabiri caizse, kapış kapış kendi festivallerine alınmak için uğraşılır. Yakın iletişimler kurduk. Atatürk Kültür Merkezi ve İstanbul gibi bir şehrimizin cazibesiyle birlikte, onları da kullanarak, onların bu festivalde yer almalarını sağladık.

İki eserle katıldılar. Bunlardan bir tanesi Anna Karenina, diğeri ise Rus Hamlet. Uzun boylu dansçıların, adeta çok iyi çalıştırılmaları ile kompakt hâle getirilerek bir bütünlük sağladığı ve Boris Eifman tarzı koreografilerin içeriğe aplike edildiği, uygulandığı bir çalışma sergilediler. Aynı zamanda da İstanbul Devlet Opera ve Balesi’ne bir workshop ortamı sağlamaya çalıştık onlarla birlikte.

Bunun, tabii, eski Atatürk Kültür Merkezi yıkılıp yenisi yapıldıktan sonra gelen en iyi eserlerden bir tanesi olduğunu söylemek mümkün. Aldığımız tepkilerin de çoğu böyle oldu. Buradan, sizin nezdinizde de seyircimize bir defa daha teşekkür etmek isterim. Muazzam bir teveccühle karşı karşıyayız. Yaklaşık seyirci sayımızı iki, üç misline çıkarmış pozisyondayız. Gerçekten şu anda sahnelerimiz yüzde 90 küsürlük doluluk oranıyla yetmez hâle geldiği için yeni sahne arayışlarımız var.

İstanbul'da yakın bir zaman sonra -sürprizini şimdiden verebiliriz- Haydarpaşa Garı'nda Atatürk Kültür Merkezi-2 yapılacak. Orada yeni bir sahneye kavuşma imkanımız olacak, bakanlığımızın bize ön gördüğü ve bizim ısrarlarımız üzerinde oluşan bir yapılanma oluşacak.

Ankara'da da Çankaya Belediyesi ile bir çalışma yürütüyoruz. Umarım oradan da belirli tahsis pozisyonları yaratarak, kendi koltuk sayımızı arttırarak, temsillerimizi daha çok seyirciyle buluşturma alanına geçeceğiz. O yüzden festivallerimizin sayılarının daha da fazlalaşması mümkün olacak.

- Bu sahneler kısa vadede faaliyete geçecek mi yoksa biraz vakit alacak gibi mi?

Ankara için konuşacak olursak; eğer anlaşmalar tamamlanır da tam olarak bir programlama içine geçersek, sanırım önümüzdeki sezonun kasım ayında, yani 32. Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali’nden hemen sonra, Ankaramız sadece Ulus Opera Binası değil, aynı zamanda o sahneyi de kullanabilecek.

- İstanbul için herhalde biraz daha vakit var gibi…

Tabii, çünkü biliyorsunuz, Haydarpaşa Garı tarihi bir alan ve bu tarihi alanda birçok çalışma yapılandırılamıyor. Ancak restorasyon çalışmalarıyla mümkün olabiliyor. Restorasyon çalışmaları da normal yapımlara göre çok daha zahmetli. Oradaki tren raylarının belirli bir kısmının dışarıya alınması söz konusu olacak. Mutlaka bir tren rayı güvenlik açısından orada tutulmak zorunda.

Büyük ihtimalle Orient Express, onun müzesi, aynı zamanda çevresinde bir bienal alanı oluşturmayı planlayan bir bakanlığımız var. Biz de bundan ötürü çok heyecanlı ve mutluyuz. Oradan gelecek her haberi de heyecanla bekliyor pozisyondayız.

- İstanbul'da Boris Eifman'ın da katılımıyla, onun bir belgeselini izlettiniz. Gösterim sonrası ikinizin arasındaki bir konuşmaya şahit oldum ben. Boris Eifman’ı Türkiye'ye davet edip bir sezon da olsa bizimle çalışmasını söylediniz. Bu bir proje miydi, bir temenni miydi, görüşmeler devam ediyor mu? Şimdiden söyleyebileceğiniz bir şey mi?

Şimdi özellikle benim Uluslararası Bale Yarışmaları Federasyonu Başkan Yardımcılığı’na getirilmem ve katıldığımız her ülkede -yeni Seul’den indim karşınızdayım. Dünyanın en büyük bale yarışmalarından bir tanesinde başkanlık yürüttüm-........

© T24