Trump’ın barış diplomasisi ve Nobel adaylığı
Diğer
19 Ağustos 2025
ABD Başkanı Donald Trump
Trump’ın ekibi, dış politikayı şimdilerde tek bir slogana indirmiş durumda: “ayda bir barış antlaşması.” Beyaz Saray’ın basın toplantılarında sıkça tekrarlanan bu ifade, son aylarda Washington’un aracılık ettiği bir dizi ateşkes ve çerçeve anlaşmaya dayanıyor: Mayıs ayında Hindistan ile Pakistan arasında askeri tırmanmanın sona erdirilmesine arabuluculuk etmek, 27 Haziran’da Washington’da Katar eşliğinde imzalanan Ruanda–Kongo çerçeve metni, Haziran’da Trump’ın duyurduğu İsrail–İran ateşkesi, Temmuz’da Malezya çıkışı ve ABD’nin ticari baskılarıyla elde edilen Tayland–Kamboçya arasında sınır sükûneti, Ağustos’ta ise Trump’ın ev sahipliğinde Ermenistan–Azerbaycan arasında imzalanan çerçeve metin.
Basın Sözcüsü Karoline Leavitt’in deyimiyle, altı ayda “ayda bir barış/ateşkes” ortalamasıyla Trump Nobel Barış Ödülü’nü “çoktan hak etmiş durumda.
Üstelik bu yalnızca Beyaz Saray’ın kendi iddiası değil. Trump’ın Nobel hevesine Asya’dan Afrika’ya uzanan bir hatta dünya liderlerinden de destek var.
Pakistan hükümeti Hindistan’la çatışma sonrası Trump’ı aday gösterdi. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu Nobel Komitesi’ne mektup gönderdiğini açıkladı. Kamboçya Başbakanı Hun Manet Tayland sınırındaki beş günlük çatışmayı bitiren ateşkesin ardından Trump adına resmî adaylık açıklaması yaptı. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Washington zirvesinde “Nobel’i hak ediyor” diyerek Trump’a siyasi destek verdi. Gabon Cumhurbaşkanı Nguema, Ruanda Dışişleri Bakanı Nduhungirehe ve Moritanya Cumhurbaşkanı Ghazouani de benzer çıkışlarda bulundu.
Bu destekler aslında bir çıkar diplomasisi: güçlü bir lideri memnun edip karşılığında kendi kazançlarını güvenceye almak. Pakistan’dan İsrail’e, Kafkasya’dan Afrika’ya kadar desteğin farklı sebepleri var ama ortak hesap aynı: Trump’la iyi geçinmek, siyasi ve ekonomik fayda getirebilir. Nobel adaylığı bu açıdan bir ödül kampanyası değil, bir jeopolitik yatırım.
Oslo hattında ise Trump kendi adaylığına aktif destek arıyor. Norveç hükümetiyle gümrük tarifeleri üzerine yapılan bir telefon görüşmesinde Trump’ın konuyu ansızın Nobel Barış Ödülü’ne bağlayarak ödülü bizzat talep ettiği aktarılıyor.
Trump’ın “ayda bir barış” diplomasisinin ortak noktası net: hızlı üretilmiş, çok aktörlü ama kırılgan ateşkesler. Her anlaşma aynı kalıptan çıkıyor: ortak güvenlik merkezleri, doğrudan iletişim hatları, maden ve ticaret yatırımlarına bağlanan teşvikler.
Ancak sahada izleme mekanizmaları zayıf, ihlaller karşısında otomatik tepkiler yok, tarafların iç siyasetine uyumlu takvimler ise belirsiz. Bu yüzden küçük bir sınır ihlali ya da küresel ticarette yaşanacak bir sarsıntı bütün yapının çökmesine kâfi. Trump’ın barışları kalıcı bir mimari değil; geçici ateşkesler ile ekonomik vaatlerin yan yana geldiği kırılgan vitrinler.
Trump ise “ne yaparsam yapayım Nobel’i vermeyecekler” diye sızlanarak iç siyasette ona seçim kazandıran mağduriyet anlatısını da diri tutuyor.
Her şeye rağmen ödüle gerçekten yaklaşmasının tek yolu, Ukrayna’da bir barış anlaşmasına aracılık etmek. Hillary Clinton bile “Rusya–Ukrayna savaşını Ukrayna’nın toprak bütünlüğü korunarak bitirirse, kendim aday gösteririm” dedi.
Ukrayna savaşı ölçeği ve sonuçları açısından ile diğer tüm başlıklardan ayrılıyor: Bu savaş,........
© T24
