menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Bağlı değerin bağlı değere dönüşmesi” gerekçesiyle kurumlar vergisi istisnası reddediliyor

20 1
yesterday

Diğer

22 Eylül 2025

Değerli okurlar, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun (KVK) 5/1-e maddesi ile belli şartlarla, kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri, rüçhan hakları ve girişim sermayesi yatırım fonlarının katılma paylarının satışından doğan kazançların yüzde 75'lik kısmı (9160 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile istisna oranı 27.11.2024 itibaren elde edilecek kazançlar için yüzde 50’ye düşürüldü) kurumlar vergisinden istisna edilmiş bulunuyor.

Daha önce bu istisna, taşınmaz satışlarını da kapsamaktaydı ve istisna oranı yüzde 50 olarak uygulanmaktaydı.

15 Temmuz 2023’ten itibaren edinilen taşınmazlar için kurumlar vergisi istisnası kaldırıldı, ancak kazanılmış hakları korumak maksadıyla 15 Temmuz 2023 öncesinde edinilmiş olan taşınmazlar için istisna, oranı yüzde 50’den yüzde 25’e düşürülmek suretiyle devam ettirildi.

Bu düzenleme, her ne kadar, değişiklikten önce edinilmiş taşınmazlarda istisna hakkını korumakla birlikte, oranının düşürülmüş olması nedeniyle kazanılmış hakların tam olarak korunmadığını düşünüyorum. Bu gerekçe ile 15 Temmuz 2023’ten önce aktife giren taşınmazlarla ilgili istisna uygulamalarında ihtirazî kayıtla beyan ve dava açma olasılığı çok yüksek…

Kurumlar vergisi istisnasındaki değişikliğe paralel olarak, iki yıldan fazla süreyle kurumların aktifinde yer alan taşınmazlar için KDV Kanununa göre uygulanan KDV istinası da 15 Temmuz 2023 tarihinden itibaren elde edilen taşınmazlar için kaldırıldı.

İştirak hissesi satışlarında da istisnanın yasal düzenleme ile kaldırılacağı yönünde beklenti oluşmuştu, ancak beklentilerin aksine yasa ile bir düzenleme yapılmadı. Sürpriz bir düzenleme ile istisna oranı Cumhurbaşkanı Kararı ile yüzde 75’ten yüzde 50’ye düşürüldü. İştirak hisselerinin devrinde uygulanan KDV istisnaları ile ilgili yasal düzenlemelerde ise herhangi bir değişiklik yapılmadı.

İlgili karar, yayın tarihi olan 27 Kasım 2024 tarihinde yürürlüğe girdiği için bu tarihten itibaren gerçekleşen satışlarda yeni oran uygulanıyor.

İstisna uygulamasının güncel durumunu bu şekilde özetledikten sonra, bugünkü yazıma konu olan “bağlı değerin bağlı değere dönüşmesi” gerekçesiyle istisna uygulamalarının eleştirilmesi hususuna geçiyorum.

Bağlı değerin bağlı değere dönüştürülmesi durumunda istisnadan yararlanılamayacağına dair kanunda açık bir hüküm yer almıyor. Bu nedenle “bağlı değerin bağlı değere dönüşmesi” gerekçesiyle istisnanın reddedilmesini doğru bulmuyorum.

Çünkü vergi kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade eder. Lafzın açık olmadığı hallerde vergi kanunlarının hükümleri, konuluşundaki maksat, hükümlerin kanunun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı göz önünde tutularak uygulanır (Vergi Usul Kanunu’nun çok meşhur 3’üncü maddesinin (A) fıkrası).

Kanun metni çok net olduğuna göre, bu gerekçe ile istisnayı reddetmek, açıkça Vergi Usul Kanunun 3’üncü maddesine ve vergide yasallık ilkesine aykırıdır!

Gördüğümüz/duyduğumuz örneklerin tümünde istisna uygulaması, istisnanın getirilme amacına aykırılık nedeniyle reddediliyor. Yani istisnanın reddi/eleştirisi istisnanın gerekçesine dayandırılıyor.

Mevcut düzenlemenin gerekçesinde bu konuyla ilgili bölümler aynen şöyle:

İstisnanın temel amacı kurumların mali yapılarının güçlendirilmesinin teşviki olduğundan, ekonomik açıdan firmalara ilave imkan sağlamayan işlemler istisna kapsamı dışında kalacaktır. Bu bağlamda, kurumların yönetimini etkileyecek şekilde birbiriyle ilişkili kişi veya kurumlar ya da aynı gruba dahil şirketler arasında yapılacak taşınmaz ve iştirak hissesi satışlarından fiktif olarak elde edilecek kazançlara istisna uygulanması söz konusu olmayacaktır.

Aynı şekilde, elden çıkarılan taşınmaz veya iştirak hissesinden sağlanan likiditenin yine atıl hale dönüşmesine neden olacak şekilde fonksiyonel olarak benzer sabit kıymetlere kanalize edilmesi durumu, istisna uygulaması ile sağlanması öngörülen amaca uygun düşmeyecektir. Örneğin, şehrin bir bölgesindeki kullanılmayan bir arazinin satılıp başka bir bölgesinden bir süre sonra rant sağlamak amacıyla yeni bir arazi alınması durumunda, firmanın faaliyetleri açısından sağlanmış ekonomik katkı söz konusu olmayacağından, istisnanın amacına ters düşmektedir. Diğer taraftan, şehrin kenar mahallesinde bulunan bir binanın satılarak, şehir merkezinde faaliyet göstermek amacıyla merkezde bir bina alınması durumunda ise, firma faaliyetleri açısından açık bir ekonomik katkı söz konusu olduğundan istisna uygulamasının amacına uygun bulunmaktadır.”

Şimdi gelin bu konuda geçmişe bir yolculuğa çıkalım.

İstisnanın eski versiyonları olan KVK geçici 10 ve 18’inci maddelerin uygulamalarında da, madde metinlerinde yer almamasına rağmen Maliye Bakanlığı, gerekçelerden yola çıkarak yaptığı amaçsal yorumla, bağlı değerlerin satışından elde edilerek sermayeye eklenen nakit değerlerin yeniden bağlı değerlere yatırılamayacağı şeklindeki görüşünü ısrarla korumuş ve bu durumlarda istisnadan yararlanılamayacağını belirtmişti. (Maliye Bakanlığının 23.10.1985 tarih ve 22124 sayılı muktezası ile 19.9.1990 tarih ve 72723 sayılı muktezası.)

Ne geçici 10 ve ne de geçici 18’inci maddelerin metinlerinde, satıştan sağlanan kaynağın yeniden bağlı değerlere dönüştürülemeyeceğine dair açık ya da zımnî bir ifade olmadığı halde, İdarenin bu yoruma varmasının temelinde madde gerekçeleri yatmaktaydı.

Genel gerekçelerde yer alan, işletmeleri finansman yönünden rahatlatma, borçlanarak faiz yükü altına girmeleri yerine bağlı değerlerinin likit değerler haline gelmesini sağlama şeklindeki anlayış; özellikle geçici 18’inci maddenin gerekçesinde açıkça belirtilen “..... veya bir başka bağlı değer olan gayrimenkul veya iştirak hissesine tahsis edilmesi halinde bu kazançlar o yılın kazancı olarak vergilendirilecektir.” şeklindeki ifadeler İdarenin yorumuna ciddi dayanak teşkil etmişti.

Geçici 18’inci maddenin gerekçesinde yer alan bu ifade daha sonra aynı istisna hükmünün devamı niteliğinde olup, 3824 sayılı Kanunla KVK’nın 8 inci maddesine eklenen 18’inci bent hükmünde şu şekilde yer almıştı:

Satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci yılın sonuna kadar iştirak hissesi veya aynı mahiyette gayrimenkul satın alınması halinde, daha önce kurumlar vergisinden müstesna tutulan........

© T24