menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Tasarruflar ve geleceğimiz

10 1
03.05.2024

Diğer

03 Mayıs 2024

Tasarruf konusuna şuradan geldik; iktidar, neredeyse bir yıldır enflasyonu düşürmeye çalışan önlemler ve politikalar açıklıyor. Bu açıklamalarda enflasyonun önde gelen nedeni olarak iç talebin yüksekliği belirtiliyor ve bu, örneğin, reel ücretlerin düşürülmesi için gerekçe olarak gösteriliyor.

Peki, hükümet harcamaları iç talebin önemli bir parçası değil mi? Evet öyle. Öyleyse hükümet (veya ekonomi yönetimi) ücret dışı harcamalarında tasarruf yapacağını neden çok gecikmeli, bir yıl sonra açıklıyor? Bu soruyu daha önce de birkaç kez sordum.

Bu yazıda tasarrufu birkaç yönden ele alıyorum. Tasarrufu, kamu ve özel ayrımı da yaparak, öncelikle gelir-tüketim harcaması farkı şeklinde ve bir makroekonomik büyüklük olarak ele alıyorum. Tasarrufa ayrıca demokrasi, hukuk ve yasa anlamında da bakıyorum.

Tasarruf, bir ekonomik değişken olarak, genellikle geleceği düşünerek yapılır. Gelecekte ihtiyaç olur düşüncesiyle gelirin tümü harcanmaz, bir bölümü tasarruf edilir. Kısacası tasarruf, kişiler için de kurumlar için de, geleceğin belirsizliğine ve risklerine karşı alınmış bir önlemdir.

Bu açıdan bakıldığında “İtibardan tasarruf olmaz” sözü çok anlamsızdır. İtibar peşinde koşarken ilerde bir zamanda muhtaç olabilirsiniz. Ama elbette harcanan para sizin değilse, fazlasıyla da harcayabilirsiniz. Ama bu etik, düzgün bir davranış olur mu? Olmaz, yazıktır.

Şimdi hükümetin veya ekonomi yönetiminin çok gecikmeli tasarruf söylemine bakalım. İlginç olan şu ki, hükümet tasarrufa yönelecekmiş, ama önce bir hazırlık yapacakmış. Tasarruf yapılacak alanlar belirlenip, yazdan sonra tasarruf önlemleri uygulanacakmış. Yani bir yıl sonra bile tasarrufun yalnızca sözü ediliyor.

Kamu harcamalarının, özellikle ücret dışı olanların bu kadar gecikmeli olarak gündeme getirilmesinin önemli bir nedeni, 31 Martta yapılan yerel seçimlerdir. Seçimler için harcamalar bol miktarda yapıldı, enflasyon konusu seçimden sonraya bekledi.

Halbuki alınabilecek önlemlerin bir gün bile gecikmesi yüksek enflasyonun değişik kanallardan beslenerek daha uzun sürmesi demektir. Enflasyonu düşürmenin ekonomiye maliyeti ve riskleri büyüyor demektir.

Bu gecikmeli tasarruf söylemini vatandaşlar elbette anlıyor. Bu nedenle bu “yereller” veya “yerliler” enflasyon beklentilerini düşürmüyor. Ekonomi yönetimindeki arkadaşlarımıza soralım: Partili bir cumhurbaşkanı yola düşüp partisi için oy isterse ve oy almak için harcama yapmaya hazır izlenimi ve sözü verirse, vatandaş olarak ne düşünürsünüz? Enflasyon düşecek beklentisine girer misiniz?

Üstelik, oy isteyen yalnızca Cumhurbaşkanı Erdoğan da değildi. Tüm bakanlar ve bürokrasinin önemli bir bölümü de yola sürülmüştü. Bu yaklaşım, popülizmin, oy avcılığının en alâsı değil midir? “Enflasyonu ciddiye almıyorlar” izlenimi vermez mi bu davranış?

Bu yaklaşım ve davranış, yalnızca kamuda harcama tasarrufu ile ilgili değil. Konu demokrasi ve hukuk olduğunda sıkı bir tasarruf yapıldığını görüyoruz. Şöyle ki, 1 Mayıs kutlanacak bir bayram olarak ilan edilmiş. Ne güzel. Neden insanlar bu bayramı istedikleri yerde kutlama özgürlüğünde olmasın? Neden kolluk güçleri uzun uzun dizilip belli alanları yasaklasın?

Burada demokrasiden tasarruf edildiği ortaya çıkıyor. Ancak şöyle bir nokta var; demokraside tasarruf yaptığınızda ülke belirsizlikler ve riskler içine giriyor. Demokrasinin nerelerinden tasarruf edilecek diye bir ortam yaratılıyor. Bu ekonomi için hiç de istenen bir sonuç değildir.

Üstelik Anayasa Mahkemesi vatandaşların istedikleri yerde kutlama yapabileceğini aldığı kararla duyurmuş. Neden ülkenin en önemli hukuk kurumu olan Anayasa Mahkemesinin aldığı kararlar uygulanmasın?

Anayasa Mahkemesi başka konularda da kararlar aldı ama uygulanmadığı görülüyor. Ben buna “hukukta tasarruf var” diyorum. Aynen demokraside olduğu gibi, tasarrufu hukukta yaparsanız geleceği belirsiz ve riskli kılarsınız. Bu, iktisatta da yerleşmiş, iyi bilinen bir kuraldır.

Demokraside ve hukukta tasarrufa giderseniz, ekonominin iki bacağı eksik kalır. Bunu uzunca boylu anlatabiliriz ama enflasyon bağlamında kısaca açıklayayım. Demokrasi ve hukukta aksama olduğunda, enflasyonu düşürmek için gerekli olan bağımsız kurumsal yapılar da aksayabilir demektir.

Daha önemlisi şudur; enflasyonu........

© T24


Get it on Google Play