menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Refahı ve adaleti demokrasiyle getireceğiz

45 46
23.07.2025

Diğer

Konuk Yazar

23 Temmuz 2025

Ekrem İmamoğlu, henüz tutuklanmadan önce, hakkında başlatılan soruşturmalar kapsamında ifade verdikten sonra Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi önünde açıklama yaparken

Alacağı her karar, yapacağı her kanun için Cumhurbaşkanının iki dudağının arasından çıkacak bir çift sözü bekleyen milletvekillerinin çoğunluğu oluşturduğu bir yasama; Cumhurbaşkanı adaylarını, parti liderlerini, seçilmiş milletvekillerini, gazetecileri, öğrencileri, sendikacıları cezaevine doldurup, ülkenin birinci partisini kimin yöneteceğine karar vermeye kalkışan bir yargı; “faiz sebep enflasyon sonuç” diyen Cumhurbaşkanının talimatıyla faizleri düşürüp önce enflasyonu sonra faizleri zıplatan, atacağı her imza için “beyefendi ne der?” diye düşünen bir yürütme…

Kuvvetler ayrılığına, denge ve denetime, yargı bağımsızlığına, demokrasiye, adalete, liyakate, iyi yönetime, berekete ve refaha veda etmiş bir ülke…

Ülkemin hali ne yazık ki bu.

Peki Türkiye hep böyle miydi?

Değildi.

Yasamamızda, yargımızda, yürütmemizde, kuvvetler ayrılığında, denge ve denetleme sisteminde, demokrasimizde hep sorunlar vardı. Ama bugünkü manzara bir başka.

Demokrasimizin bu kadar gerilediği, kuvvetler arası ilişkinin bu kadar bozulduğu, yürütmenin hem yasamaya hem de yargıya bu kadar hâkim olduğu bir dönemimiz hiç olmamıştı. Ülkeyi yönetmek üzere seçimle iş başına gelenlerin kendilerini bu kadar devlet saydığı, devlet mekanizmasının bu kadar siyasileşip, bu kadar muhalefete karşı kullanıldığı bir dönem hiç olmamıştı.

Peki ne oldu da işler bu hale geldi?

Cevabı hepimiz biliyoruz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye afili bir adla anılan otoriter tek adam rejiminden başka bir sebebi yok bu olanların. 2016’daki darbe girişiminin yol açtığı siyasi atmosferi ve OHAL kapsamında, basın ve ifade özgürlüğünün kısıtlandığı ortamı kullanarak yapılan anayasa değişikliğiyle Türkiye’nin yüz elli yıllık parlamenter sistemi sona erdirildi.

Gazi Meclis zayıflatıldı. Meclisin kanun yapma, bütçe belirleme ve hükümeti denetleme işlevi zayıflatıldı. Gensoru ve sözlü soru imkanları ortadan kaldırıldı, Meclis soruşturmaları imkânsız nisaplara bağlandı ve böylece denetim mekanizmaları yok edildi veya işlemez hale geldi. Geçmişte, devletin tarafsız başı olan Cumhurbaşkanı artık bir siyasi partinin genel başkanı; yürütmenin başı olarak seçimlerde partisinin milletvekili listelerini belirleyip yasama üzerinde kontrolsüz bir güç edinmiş durumda.

Tüm bu yapısal sebeplerle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi parlamentoyu esaslı ölçüde zayıflattı.

Yargının temel taşı olan Hâkimler ve Savcılar Kurulu'nun yapısı değiştirildi ve yürütmenin fiili etkisi altına girdi, yargı bağımsızlığı zayıflatıldı.

Devletin tüm yetkilileri, A’dan Z’ye bir kişinin takdirine kalmış bir karar sistemiyle atanıyor. Atamalar, kişilerin görev süreleri kanun koruması altındayken, her kurumla ilgili kanunda liyakat/tecrübe kriterleri mevcutken, tüm bunlar yok edilerek devletin kurumsal yapısı zayıflatıldı.

Yasama ve yargının yürütme üzerindeki denge ve denetleme gücü zayıflatıldı, yürütme fiilen yasama ve yargıyı kontrol etmeye başladı. Yürütmenin bütünüyle Cumhurbaşkanına devredildiği bir “süper başkanlık” modeli getirildi. Kuvvetler ayrılığı ilkesi fiilen ortadan kalktı, kuvvetler birliği modeline geçildi.

Berekete, refaha, adalete, liyakate, iyi yönetime kavuşabilmek için bu tek adam rejiminden kurtulmak, demokrasiye, kuvvetler ayrılığına, hukukun üstünlüğüne dönmek zorundayız. Yargıyı bağımsız, Meclis'i yeniden siyasetin merkezi kılmadan, yürütmeyi ehliyet sahiplerine teslim etmeden, Cumhurbaşkanının gücünü sınırlamadan ne refaha kavuşabiliriz ne adalete ne de berekete.

Bütün bunların gerçekleşeceği bir Türkiye uzak değil. Önümüzdeki ilk seçimlerden sonra bunları tek tek yapmaya başlayacağız.

Ülkemizin bereketini kaçırıp milletimizi fakirliğe mahkûm eden, her kararı tek adamın ağzından çıkacak söze bırakan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni muhakkak değiştireceğiz.

Halkın tamamının seçtiği tek organ olan TBMM’yi siyasetin merkezine yerleştirebilmek ve yargıyı yürütmenin tasallutundan kurtarabilmek için ne yapacak ne edecek bu sistemden kurtulacağız. TBMM’de anayasayı değiştirecek bir büyük uzlaşma sağlayıp parlamenter sisteme döneceğiz.

Parlamenter sisteme dönene kadar........

© T24