menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Abdurrahman Keskiner Yeşilçam'ın sırlarını anlattı: Yılmaz Güney en çok kimi sevdi?

62 12
07.07.2024

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

07 Temmuz 2024

Yeşilçam'ın unutulmaz filmlerinin yapımcısı, sinema tarihimizin en önemli isimlerinden Abdurrahman Keskiner'in yeni kitabı "Prodüktör" Alfa Yayınları'ndan yayımlandı. Ali Can Sekmeç tarafından yazılan kitap, Yeşilçam gerçeğini, Yılmaz Güney'li yılları, dönemin starlarını ve duayen Keskiner'in unutulmaz başarılarını anlatıyor. Adeta Yeşilçam tarihini okuduğumuz kitap dünden bugüne sinemamızın gelişimini ve dönemin psikolojisini gözler önüne seriyor.

Apo Ağabey, Apo Baba, Apo Dayı… Say say bitmez. Herkesin severek bahsettiği, zeki, ketum ve güvenilir bir koca çınar. Çok sevdiğim Arzu Okay sayesinde buluştuğumuz Keskiner'le bol bilgili, bol lezzetli bazen hüzünlü bazen de kahkaha dolu bir sohbet gerçekleştirdik. Ders niteliğinde altın öğütleriyle kendisinden çok şey öğrendiğim muhabbetimizde "Duyduklarımı değil, bizzat yaşadıklarımı anlattım" diyen Keskiner ile kitabı üzerinden sinemaya ilk girişini, Yılmaz Güney'i ve başarılarla dolu yapımcılık hayatını konuştuk. Tabii arada gizli köşelerde kalmış konuları da irdelemeden geçmedik. Bazıları aramızda çoğu röpörtajımızda. Buyrun sohbetimize…

- Apo Abicim, izninizle size abi demek istiyorum. Kitabınızı büyük bir merakla okudum. Yeşilçam'da duyduklarınızı değil bizzat yaşadıklarınızı dile getirmişsiniz. İlk olarak sormak istiyorum Osmaniye'de çiftçilikle uğraşırken İstanbul'a nasıl geldiniz?

1961-62 döneminde Osmaniye'de özel bir lisede okurken, yaramazlığımdan dolayı mektepten atıldım, İstanbul'a ablamların yanına geldim. Lise son sınıfın ikinci dönemini İstanbul Beyoğlu Lisesi'nde okumaya devam ettim. Şimdiki adıyla Beyoğlu Atatürk Erkek Lisesi'nde. Lise bitince de Osmaniye'ye geri döndüm. Askerlik, ardından da öğretmenlik yaptım.

- Ve hayatınızın dönüm noktası. Osmaniye'de film çekmeye gelen Yılmaz Güney'le tanışıyorsunuz…

Evet. 1965 yılında Yılmaz Güney'le tanıştım. Osmaniye'ye Dağların Oğlu filmini çekmeye gelmişti. Başrollerde Nebahat Çehre, Erol Taş oynuyordu. Yılmaz, abim Arif Keskiner'in arkadaşıydı. 20 gün onlara yardım ettim.

- Kitabınız Yeşilçam'dan kimler geldi kimler geçti diye başlıyor. O yıllara dönecek olursak, Yeşilçam'da filmler nasıl yapılıyordu? İşleyiş nasıldı?

O dönemde, bölge işletmecilerin istedikleri oyunculara göre filmler yapılıyordu.

- Bölge işletmecisi ne demek?

Sinema Dağıtım Şirketleri'nin adı Bölge İşletmecisi olarak geçiyordu. Türkiye'de beş tane bölge vardı. Adana, İzmir, Samsun, İstanbul ve Ankara. Adana bölgesi en büyük bölge. 24 vilayet ve kazasını kapsıyordu. Ancak bu bölgelerin içerisinde en önemli ve sözü geçerli olan Adana bölgesi idi. En çok parayı verende Adanaydı. İşletmeciler, film işletmecileri, kimin filmi iş yapıyorsa İstanbul'a gelip onun filminin yapılmasını istiyorlardı.

- Peki film oyuncuları nasıl seçiliyordu?

O dönemde kadın ya da erkek star sistemi mevcuttu. Yani Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Yılmaz Güney, Ayhan Işık, Cüneyt Arkın, İzzet Günay gibi. Starların yanında oynayan oyuncuların ismi önemli değildi. Çünkü Cüneyt Arkın ya da Türkan Şoray filmi satıyorsun. Türkan Şoray'ın yanındaki adam kimseyi alakadar etmiyor. Anlatabildim mi? Şimdiki gibi ajanslar yok o zaman. Aklına yatan ya da beğendiğin oyuncu varsa hikâyeye uyar deyip, çağırıp, oynatıyorsun. Sistem böyle işliyordu.

- Hikâyeleri yurt dışından mı kopyalıyordunuz, yoksa halkın beğenisine mi göre seçiyorsunuz?

Hayır. Şöyle Ebru: piyasada 5-6 kişi senaryo yazıyordu. İşte kimler var? Safa Ünal, Erdoğan Tünaş, Bülent Oran. Bu isimlerin haricinde komedi senaryosunu yazanlar da vardı. Senaristler, tür bazında ayrılıyordu. Bu isimler içinde en hızlı üreten Safa Ünal ve Erdoğan Tünaş'dı.

- Safa Önal yazdığı 395 adet senaryo ile Guinness Rekorlar Kitabına girmiş…

Çünkü Safa Önal bir yaptığı filmi ikinci defa farklı isimlerle tekrar satıyordu.

- Gerçekten mi?

Seninle bir anımı paylaşayım. Ne kadar gerçek anla!

Safa Önal'la İbrahim Tatlıses'in başrolde olduğu Zeynep adlı filmin senaryosu için çalışacağız. İbrahim Tatlıses'i çağırdım. Dedim ki, "beğendiğiniz hikâyeyi çekelim." Onlar da "baba biz hikâyeyi bulduk, tamam" dediler. Safa Önal'a "bunu yaz kardeş, biz on beş gün sonra çekime başlıyoruz" dedim, "Tamam" dedi. Safa abiden, uzun süre haber gelmedi. Evine gittim. Kapıyı açtı "Ağabey neredesin? Hani bizim senaryo nerede?" Dedi ki "öğleden sonra sana getiriyorum senaryoyu". Yerin dibine girdim adama karşı tabii. Özür diledim. Neyse öğleden sonra senaryo teslim edildi. Senaryoyu oyunculara vermek için ciltlendirdim. Tüm oyuncular birkaç gün sonra gelip "Abi, biz bu filmi oynadık, Kadir İnanır İsyan filmi bu" dediler. Aynı senaryoyu bize vermiş Safa. Tabii Safa abiye bir daha ulaşamadım. Ben de yönetmeni çağırdım. Amcaları hala, halaları dayı, kadınları erkek, erkekleri kadın yaptık. Ve filmi çektik.

- Safa Önal bir yorum yapmadı mı?

Safa abi sonra kayboldu zaten. Aylarca gözükmedi gözüme hiç.

- Hakkınızda yapılan tüm yorumlarda, sinemadaki yerinizin başka olduğu söyleniyor. Sizi diğer kişilerden ayıran, başka yapan özellikleriniz nedir?

Ben sinemaya Yılmaz Güney'in menajeri olarak girdim. Bu nedenle altta dönen tüm üçkağıtları biliyorum. Engelleri tek tek dürüstlüğümle aştım. Prodüksiyonu karşılayacak param olmadan asla film çekmedim. Nakit çalıştım. Bu nedenle de herkesin güvenini kazandım, kimi çağırsam, başkalarıyla çalışıyor olsa bile işi bırakıp bana gelir. Güven her şeyden önce gelir. Sırf maddi güven değil, sözünün eri olmalı insan. Yanlış yapmadık kimseye. Ana babası olmayanın babasıyım, abisi olmayanın abisiyim, dayısı olmayanın dayısıyım. İyi ki de böyle yaşadım. Arkama baktığımda ne güzel dostlar biriktirmişim diyorum. Bu çok önemli.

- Altta dönen üçkağıtlar derken, sektör senet sistemi ile çalışıyordu değil mi?

Tabii tabii, sektör vadeli senetlerle dönüyordu. Nakit kimsede yoktu. Yeşilçam'da herkes Matild Manukyan'ın kardeşi Ferdinand'a kırdırırdı senedini. Yeşilçam'da başka senet kıranlarda vardı ancak yüksek faiz alıyorlardı ve legal değillerdi. Ferdinand Manukyan ise belgeli resmi bankerdi. Onun için de Yeşilçam'da herkesin çekleri Ferdinand'a giderdi. Ferdinand da kimin senedinin ödeneceğini, kimin ödenmeyeceğini bilirdi. İstihbarat gibi çalışırdı.

- Türk sinemasının en önemli isimlerinden Yılmaz Güney'le yollarınız kesişiyor ve sinema yolculuğunuz başlıyor. Osmaniye'den İstanbul'a ikinci gelişinizde Yılmaz Güney ile yollarınız tekrar nasıl kesişti?

Pamukları toplattırıp Osmaniye'den İstanbul'a kısa bir tatil için gelmiştim. Tam dönmeye hazırlanırken Şişli otobüs durağında Yılmaz Güney'in Osmaniyeli şoförüyle karşılaştım. "Hoşgelmişin" diyerek beni Yılmaz Abi'nin civarda bulunan film setine götürdü. Yılmaz beni görünce, "Bir yere gitme kardeş. Nebahat'ı de alalım akşam yemeğe çıkalım" dedi. Akşam Nebahat, Yılmaz, ben yemeğe çıktık. Sohbet sohbeti açınca "Osmaniye'ye gitme. Burada benimle çalış, ayda beş yüz lira veririm, senin gibi bir adama ihtiyacım var, kimseye güvenemiyoruz burada" dedi. Düşündüm, ertesi günde kabul ettim. Ve böylece çalışmaya başladık.

- 500 TL iyi para mıydı o zaman?

İyi para. Baş öğretmenlikte 310 lira maaşım vardı.

- Yılmaz Güney'le altı yıllık çalışma sürecince en güvendiği isim olmuşsunuz. Adeta sağ kolusunuz. Karmaşık, yaratıcı bir kişilik olan Yılmaz Güney gerçekten kimdi? Zor yanlarıyla nasıl başa çıktınız?

Yılmaz Güney sinema için doğmuş bir adamdı. Tüm dünyası, hayatı sinemaydı. Hikâyeyi yazan, senaryosunu hazırlayan, yönetmenliğini yapan bir adamdı. Tüm düzeni buydu. Tabii arada aşkları da vardı. Benden önceki dönemde Feri Cansel'le birlikteydi. Ancak her zaman için en büyük aşkı Nebahat Çehre oldu. İlk yanında çalışmaya başladığımda hayatında kızının annesi Can vardı. Yılmaz beni Can'la tanıştırıp, "bundan sonra ne istiyorsan Abdurrahman'dan isteyeceksin" demişti. Tüm arka plan işlerle ilgileniyordum. Çalışmaya başladıktan bir hafta sonra Yılmaz bana noterden umumi vekaletname verdi. Bu umumi........

© T24


Get it on Google Play