menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

‘Robot kurbanlık’a az kaldı: Türkiye’de Kurban Bayramı’nın sessiz dönüşümü

35 6
06.06.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

06 Haziran 2025

Bir zamanlar bayram sabahı, ezan sesiyle değil, sarayın yüksek avlularında yankılanan mehter marşıyla başlarmış. Osmanlı’nın son yüzyıllarında, padişahın kurban kestirmesi sadece bir ibadet değil, aynı zamanda halkına gösterdiği adanmışlığın bir simgesiymiş. Bayramlarda sarayın içinden taşan ihtişam, İstanbul’un dar sokaklarına, mahalle aralarına dek yayılırmış. O devirde etin tadı kadar, paylaşmanın adabı da önemliymiş. Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte ise bayramlar daha sade daha halkçı bir hal almış. 1920’lerden sonra bayram sabahı annelerin kavurma pişirdiği tencerelerin başında çocukların sabırsızlıkla tabaklarını bekledikleri büyük bir dini bayrammış.

60’lar ve 70’ler tam bir mahalle bayramı dönemiydi. İnsanlar, bayramın ilk günü erkenden kalkar, en temiz kıyafetlerini giyer, evlerinin önünü süpürür, sonra da komşularla kurbanın nasıl paylaşılacağını konuşurlardı. Herkesin birbirini tanıdığı, kurbanlıkların birkaç gün öncesinden sokağın köşesinde beslendiği, çocukların hayvanın ipini tutma yarışına girdiği yıllardı bunlar. 80’ler ve 90’larla birlikte bayram televizyonla tanıştı. Aynı yıllarda şehirler büyüyor, apartman yaşamı yaygınlaşıyor, bayram da buna ayak uyduruyordu. TRT’nin sabah yayınladığı bayram ilahileri, sabah namazından dönen babaların kahvaltı eşliğinde izlediği görüntüler haline geldi.

Benim çocukluğumun bayram sabahlarından hatırladığım da bu anıların ta kendisi. Sabah erkenden heyecan içinde uyanırdık. Günler önceden ablam ve benim için annemin özenle diktiği ya da bütçesini denkleştirip ikimize ‘bir örnek’ renk ve modelde satın aldığı bayramlık kıyafetlerimiz, ütülü ve hazır vaziyette bizi bekliyor olurdu. Onları giymek bile bir şölendi. İstanbul’da bir apartman hayatındaydık. Belki evimizin önünü o gün süpürmezdik ama bayram temizliği bir gün önceden dip köşe yapılmış olurdu.

Evin erkekleri yani babam ve amcamlar, bayram namazına giderler, bizler de babaannemin evinde toplanır annemlerin kahvaltıyı hazırlamasını seyreder, sofraya gelen tabaklardan küçük hırsızlıklar yapmaya çalışırdık. Babamlar ellerinde fırından yeni çıkmış sıcak ekmeklerle döndüklerinde, o ekmekleri halen cızırdayan sucuk sahanlarına banmak ilk yaptığımız işti.

Kurban kesimi ayrı bir ritüeldi. Çocukken hem o kurbana üzülür hem de kavurmasını hapur hupur yerdik. Elbette yaman bir çelişkiydi. Babamın ailesinin evinde başlayan bayram sabahı, annemin daha geniş ve şenlikli ailesinin evinde devam ederdi. Bu kez Silivri’nin bir köyünde,........

© T24