menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ütopyanın sessizliği…

23 7
11.10.2025

Diğer

11 Ekim 2025

Ütopya düşüncesi Thomas More’dan beri insanlığın hafızasında özel bir yere sahip. More, özel mülkiyetin olmadığı, çalışmanın herkes için zorunlu olduğu, adalet ve dayanışma ilkelerine dayalı bir ada toplumu tasarlayarak kendi çağındaki eşitsizliklere eleştirel bir alternatif sunmuştu. Bu hayal, sonraki yüzyıllarda Fourier, Owen ve Saint-Simon gibi sosyalist düşünürlerin “ütopyacı sosyalizm” projelerinde yeniden biçimlendi. Nihayetinde Marx ve Engels, bu arayışı “bilimsel sosyalizm” adı altında tarihsel materyalizme dayandırarak eşitlikçi toplum idealini yalnızca bir tasarım değil, toplumsal dönüşümün zorunlu hedefi olarak teorileştirdiler. Ancak insanlığın bu hülyası asıl canlılığını 20. yüzyılda kazandı. Sosyalizm sınıfsız toplum hayaliyle milyonları peşinden sürüklerken, kapitalist blok da bu çekim gücünü dengelemek için refah devleti, parasız eğitim, sağlık ve sosyal haklar vaat etti. İkinci Dünya Savaşı sonrasında kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, insanlığın iyiye doğru ilerlediğinin bir işareti olarak kabul edildi. Sömürge halklarının bağımsızlıklarını kazanması, yalnızca siyasal bir özgürleşme değil, yeni bir dünya kurma iradesiyle birleşen tarihi bir kazanım olarak alkışlandı. Bilimsel ilerlemeler ise geleceğin daha aydınlık olacağına dair inancı pekiştirdi. Böylece 20. yüzyıl, insanlık tarihinde “gelecek” kavramına en çok güvenilen yüzyıl haline geldi; dünya savaşlarının acılarını, soykırımların ve sömürgelerin karanlığını yaşamış bir çağdı bu; ama aynı zamanda, insanlığın bir daha böyle felaketlere izin vermeyeceğine inanma iradesini de doğurmuştu.

Bugün ise tablo bambaşka. 21. yüzyılın ilk çeyreği geride kalırken ütopya düşüncesi neredeyse bir peri masalı kadar uzak ve gerçeklikten kopuk görünüyor. Acı gerçek şu ki, artık kapitalizmin sonunu hayal etmektense dünyanın sonunu hayal etmek daha kolay. İşte kapitalizmin bizi getirdiği nokta bu: insanlığın hayal gücü umut değil, yıkım bekler hale geldi. Distopyalar gündelik yaşamın parçası olurlarken, ütopya sessizleşti.

1917 Ekim Devrimi’yle başlayan ve 20. yüzyıla yayılan büyük ütopya, milyonların fedakârlığıyla beslendi, ama Thomas More’un bir ada olarak tasarladığı hülya, “adadaki” (tek ülkedeki) varlığını rızaya dayalı biçimde sürdüremedi ve 1990’da Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla çöktü. Yıkılan biçimsel olarak tek ülkede sosyalizm değildi, dünyanın üçte birinde "sosyalizm" vardı ama bu sosyalizm, tek ülkede sosyalizm denemesinin bütün olumsuz gelenek, anlayış ve değerlerini taşıyordu. Oysa sosyalizm temsili değil doğrudan, elitlere değil emekçi çoğunluğa dayalı bir demokrasi tahayyülüydü. Ama Sovyetler Birliği’ndeki zora dayalı biçimlenme tüm dünyada “işte sosyalizm bu!” diye algılandı ve onun yıkılması, kuramdaki sosyalist tahayyüle ve dolayısıyla insanlığın geleceğe dair düşlerine ağır bir darbe indirdi.

SSCB’nin yıkılışı iki kutuplu dünyayı da sona erdirerek ABD’yi teknolojide, üretimde ve askeri güçte rakipsiz bıraktı. Artık bu ülkenin pervasızlığını sınırlayacak bir karşı güç kalmamıştı. Bu dönemde yalnızca uluslararası dengeler değil, devletlerin iç siyasetleri de dönüştü. Neoliberalizmin yarattığı eşitsizlikler, işsizlik ve güvencesizlik dalgaları, popülist liderlere geniş bir zemin açtı. Brezilya’dan Macaristan’a, ABD’den Türkiye’ye uzanan bu dalga, kısa vadeli milliyetçi söylemlerle kitleleri peşinden sürükledi. Popülizmin yükselişi, toplumların ufkunu genişletmek yerine daralttı; kolektif hayalleri kutuplaşma ve korkulara hapsederek ütopya fikrini daha da zayıflattı.

Trump yönetiminin politikaları da bu tabloyu ağırlaştırdı. Uluslararası işbirliğini küçümseyen ve ABD’yi küresel sorumluluklarından kopartan kararlar, insanlığın ortak kurumlarını işlevsizleştirdi: UNESCO’dan ayrılmak, BM İnsan Hakları Konseyi’ni terk etmek, Filistinli mülteciler için hayati fonları kesmek, Dünya Sağlık Örgütü’nden çekilmek, Paris İklim Anlaşması’nı sabote etmek… Hepsi “Önce Amerika” sloganının ardından,........

© T24