İyi insan kimdir?
Diğer
25 Ekim 2025
Alın işte size zor bir soru! Sadece size mi, kendime de! Antik filozoflardan çağdaş filozoflara, yüzlerce “allame”yi uğraştıran iyilik meselesini çözmek haddim değil elbet. İyisi mi onlar konuya nasıl bakmış bir anlayalım önce.
Antikçağ filozofları için “iyilik” yalnızca bireysel bir ahlaki tercih değil, aynı zamanda yaşamın amacı, toplumsal düzenin temeli ve insan olmanın anlamıydı. Onlar için “iyi insan” yalnızca başkalarına zarar vermeyen değil; tutkularını akıl yoluyla denetleyen, erdemli yaşamı benimseyen, doğayla ve kendisiyle uyumlu biriydi.
Bu anlayışın temelleri Sokrates’le atılmıştı. Onun için iyilik, bilgiydi. Sokrates’e göre insan, ruhunu beslediği ölçüde iyi olabilirdi. Kötü bir kararın ardından geceleri rahat uyuyamazdı. Kötülük edenin aslında kendini yaraladığını söyler, erdemin ölçüsünü başkasına zarar vermemekte bulurdu.
Eflatun (Platon), Sokrates’in izinden yürüdü, ama o biraz daha “gökyüzüne” bakıyordu diyelim. Dünya, asıl hakikatin bir yansımasıydı. Gerçek iyilik, fikirlerin dünyasında bir yerde duruyordu. İdeal iyi insan, ne tutkularının kölesi, ne de kalabalıkların oyuncağı olan bir filozof kraldı!
Aristoteles ise daha “ayakları yere basan” biriydi. İyilik onun gözünde “iyi yaşam” demekti. Ama bu zevke düşkünlük değil; erdemli, dengeli bir hayattı. Mesela cesur olacak ama gözü kara değil, cömert olacak ama savurgan değil. Yani iyi insan, abartıya kaçmadan, ortayı tutturarak yaşardı.
Antikçağ filozofları farklı kelimelerle aynı hakikati söyler gibiydi: yaşarken az zarar verip çok anlam bırakmaya çalış. (Bak bu tavsiye güzel işte!)
Şimdi de antikçağdan kopup İslam felsefesinin klasik dönemine gelelim. Müslüman mütefekkirlere göre iyi insan, hem aklını hem de ahlaki erdemlerini geliştirmiş, bireysel kemale (mükemmelliğe) ve toplumsal faydaya yönelmiş biridir. Farabi iyi insanı, akıl yürütme yetisiyle hakikate ulaşmaya çalışan ve bilgisini adaletli bir toplum düzeni kurmak için kullanan bir bilge olarak tarif eder. İbn Sina, insanın ruhsal gelişiminin ahlaki erdemlerle mümkün olduğunu savunurken, Gazzâlî kalbin temizlenmesini, nefsin terbiye edilmesini ve Allah’a yönelmeyi iyi insanın temel şartları arasında sayar. Hepsine göre iyi insanlar, sadece bireysel iyilikle yetinmeyip başkalarının da iyiliği için çaba gösteren, hikmetle (yani bilgi, akıl, ahlak ve ölçülülüğün birleştiği bir tavırla) davranan ve adaleti gözeten kişilerdir.
Ama antik filozofların ya da Müslüman mütefekkirleri söylediklerini bilmek önemli olsa da iyilik zamanla gelişip değişen bir kavram olduğuna göre çağdaş filozoflara bakmakta da yarar var.
Marx doğrudan “iyi insan” konusunu ele almasa da düşüncelerinden bu konuda birşeyler çıkarmak mümkün. Eserlerindeki tasavvurlara göre iyi insan, yabancılaşmadan kurtulmuş, yaratıcı yetilerini özgürce geliştiren, kendi özgürlüğünü başkalarının özgürlüğü içinde bulan biridir. Ona göre iyilik, bireyin yalnızca kendi dar çıkarları için değil, insanlığın özgürleşmesi için çalışmasıyla mümkündür. Bu nedenle Marx’a göre “iyi insan,” yalnızca doğruyu bilen değil, aynı zamanda dünyayı değiştirmek ve sömürüsüz, eşit ilişkiler kurmak için eylem halinde olan kişidir. (Ne var ki “dünyayı değiştirmek ve sömürüsüz, eşit ilişkiler kurmak için eylem halinde bulunan kişiler” arasında pekçok harika insanın yanı sıra bazı berbat şahsiyetlerle de karşılaşmışımdır. Yani Marx’tan çıkarsamayla oluşturduğum satırlar “iyi insan” tanımı için isabetli olsa da yeterli değil.)
Marx sonrasına baktığımızda ilk olarak Emmanuel Levinas’ı analım. Ona göre başkasıyla karşılaşmak bize sorumluluk yükler. İyi insan, bu sorumluluktan kaçmayan biridir. İyilik, soyut bir erdem değil, başkasına karşı duyulan varoluşsal bir yükümlülüktür. Yani iyi olmak, empati göstermek değil; yük almaktır. (Zahmetsiz empati avara kasnak gibidir, boşa........© T24





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d