Yapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor?
Diğer
03 Kasım 2025
Yapay zekâ kullanımı artıyor
Dünya uzun zamandır hızın esiri. Son kırk yılın teknolojik sıçraması zaman ve mekandan bağımsız bir gündelik hayatı mümkün kıldı. Zaman ve mekan kısıtından kurtulmuş, sürtünme katsayısı sıfır olan gündelik hayatın esası hız. Çok katmanlı, çok boyutlu, çok aktörlü yeni gündelik hayat ritminin belirsizlik ve karmaşıklık esaslı oluşunun da asıl sebebi yine yaşanılan bu hızlı ritim.
Eskiden “gelecek” dediğimiz bir şey vardı. Türkiye gibi gecikmiş ve telaşlı bir kentleşme, modernleşme yaşayan toplumun gelecek algısı değişiyor. Artık toplumun ortak gelecek algısı 10 yılın altında, toplumun üçte birinin gelecek algısı 36 ayın da altında.
Belki de gelecek ayları, yılları beklemeden her gün telefon ekranımıza düşen yeni bir güncellemeyle geliyor. Neredeyse her gün kullandığımız uygulamalar geliştiriliyor, değiştiriliyor. Her bir güncellenen uygulamayla gelecek de şekilleniyor, yarın sabahki gündelik pratiklerimiz, tutum ve davranışlarımız da değişiyor. Sonra, bir gün, o küçük görünen güncellemelerin, geliştirmelerin, değiştirmelerin birikimiyle bir sıçrama yaşanıyor.
Bir zamanlar bilim kurgu olan yapay zekâ, artık gündelik hayatta sıradan bir nesne olarak cep telefonlarımızın içinde duruyor. Ekranlarda kullandığımız hemen her uygulamanın bir biçimde içinde, bankacılık hareketlerimizde, haber takiplerimizde, alışverişlerimizde, konuştuğumuz çağrı merkezlerinde, karşılaştığımız müşteri hizmetinde, makale özetlerinde, hatta okul ödevlerinde.
Ve sürekli olarak şunu dinliyor, şunları okuyoruz, "yapay zekâ tüm ekonomiyi, işleri, meslekleri değiştirecek." Ama asıl soruyu unutuyoruz. Teknoloji sıçrar, yapay zekâ hayatı ve ekonomik işleyişi tümden değiştirirken insan, toplum ve asıl devletler başta kurumsal yapılar da onunla birlikte değişiyor mu?
Metropollü hayatın mahallesi, sokağı, binaları, evleri değişti. Bu değişim aileyi, haneyi değiştirdi. Daha da çarpıcı değişim, ilişki, iletişim, örgütlenme, dayanışma gibi yaşam biçimleri mekan değiştirerek dijital ortamlara kaydı. Her iki dünyada da kalabalıklar halinde ama yalnız yaşıyoruz. Birbirimize dokunmadan, birbirimizi duymadan geliştirilen ilişkiler tedirginleştirdi hepimizi. Kapılarımızdaki alarmlarla korunan bireysel alanlarımız, tüm mekanlarda kameralarla dikizlenen hayatlarımız endişelerimizi çoğalttı. Haber, bilgi, deneyim bombardımanı altında kaldık. Bugün herkes daha çok şey duyuyor, okuyor, biliyor ama çok azına inanıyor. Çünkü bilgi çoğaldıkça, doğruyu bulmak zorlaşıyor. Yalan haberi, doğru olmayan bilgiyi yayarak algılarımızı, korkularımızı yönlendirmek isteyen kötülük daha örgütlü, becerikli, daha çok kaynağı var.
Eskiden bilgi kıttı, kıymetliydi, şimdi sınırsız ama şüpheli. Aklımızda, algımızda, ruhumuzda bir gölge büyüyor, gerçeklik aşınıyor. Tüm araştırmalar gösteriyor ki, insanlar dijital dünyada daha çok zaman geçiriyor ama kendini daha yalnız, daha güvensiz, daha kırılgan hissediyor. Teknoloji sıçrayarak ilerliyor ama onun hızına ayak uydurmaya çalışırken yoruluyoruz.
Dijital deneyim, hayatın ana sahnesi artık. Ama bu sahnede herkes var, kimse gerçekten yok. Kendimizi teyit eden, öfkemize tercüman olan videolarla, kendimizi şımartan markaların kişiselleştirilmiş........





















Toi Staff
Gideon Levy
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein