Verilerle toplumsal sıkışma: Kredi limiti artık yaşamı belirliyor, halk borçlanarak hayatta kalıyor
Diğer
17 Kasım 2025
Enflasyon ve işsizlik meselesi kadar önemli bir başka ekonomik dip dalga dikkat çekiyor. Ekonomi giderek nakit kullanımından uzaklaşıyor. Bu değişimin ekonomideki etkilerini, sonuçlarını analiz etmeyi ekonomist köşe komşularıma bırakayım. Benin ilgilendiğim kısmı değişimin toplumsal tutum ve davranışlardaki etkileri.
Ekonomide nakit kullanımının azalması ve kredi kartı ile dijital ödeme yöntemlerinin yaygınlaşması, tüketim alışkanlıklarının yapısal bir dönüşüm geçirdiğini gösteriyor.
Nakit; iz bırakmayan, sınırlı bir ödeme aracı iken, kart ve dijital işlemler hem kolaylık sağlıyor hem de harcamayı psikolojik olarak kolaylaştırıyor. Dijitalleşen ödeme sistemi yalnızca teknolojik bir yenilik değil, aynı zamanda borçlanma ve harcama davranışlarını şekillendiren yeni bir ekonomik gerçeklik.
Kredi kartı limitleri, görünürlüğü ve tüketim performansını sürdürmenin aracı olurken, “kazanmadan harcama” normunu yaygınlaştırıyor. Bu durum bir yandan finansal erişimi kolaylaştırıyor, diğer yandan borçlanmayı meşrulaştırıp görünmez kılıyor. Sonuç olarak dijital ödeme sistemleri, sadece ekonomik davranışları değil, toplumsal değerleri ve harcama psikolojisini de dönüştüren bir sosyal etki yaratıyor.
Bankalararası Kart Merkezi’nin (BKM) ağustos ayı kartlarla yapılan ödemelere dair verileri sayılardaki büyüklükleri ve artış oranlarındaki hızı gösteriyor. Türkiye’de kredi kartı sayısı 138 milyon, banka kartı sayısı 216.6 milyon, ön ödemeli kart sayısı ise 105.5 milyon. Toplamda kart sayısı bir yılda yüzde 10 artmış.
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi’nin temmuz verileri ise hem harcama hacmindeki artışı hem de borçlulukta ulaşılan endişe verici boyutları gösteriyor. TBB Risk Merkezi’ne göre, bireysel kredi veya kredi kartı borcu bulunan kişi sayısı 42.4 milyona ulaşmış. Bu rakam, yetişkin her üç kişiden ikisinin bankalara borçlu olduğu anlamına geliyor. Bu kişiler içinde borcunu düzenli ödeyenler bulunsa da yasal takibe düşenlerin sayısı meselenin toplumsal ve ekonomik yanını gösteriyor. 2025’in ilk yarısında bireysel kredi kartı veya kredisini ödeyemeyenlerin sayısı 1 milyon 200 bini aşmış.
Özetlediğim bu ekonomik göstergelerde gördüğümüz sayılardan anlıyoruz ki ülke topluca kartlar üzerinden borçlanıyor. Bu sayılar aslında insanların gündelik hayatlarındaki eksilme ve çoğalma hikâyelerini de anlatıyor. Kimi zaman bozulan buzdolabını yenilemek, kimi zaman çocuğunun okul ücretini ödeyebilmek, kimi zaman da ay sonunu getirebilmek için alınan kararların toplamı bu. Borç, artık bir yaşam biçimi, yaşamı savunma ve zorluklara dayanma stratejisi.
Veri Enstitüsü’nün Ekim Veri Pusulası araştırması Türkiye toplumunun borçla kurduğu ilişkiyi anlamaya odaklanıyor. Kimler borçlanıyor, neden borçlanıyor? Borçlanma ihtiyacı bireylerin tutunma çabalarından mı, maceraperest naturalarından mı kaynaklanıyor? Bu soruların yanıtlarını ararken hem ekonomik verileri hem de insanların duygusal ve zihinsel dünyalarındaki yansımaları analiz ediliyor raporda. Çünkü borçlanmak yalnızca cüzdandaki açığı kapatma meselesiyle sınırlı kalmıyor, geleceğe duyulan inançla da ilişkili.
Fakat sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim, gerek araştırmanın bulguları gerekse kamu verilerinin gösterdiği temel gerçek şu: Borçla ayakta kalmak, toplumun yeni normu haline gelmiş. Bugün Türkiye toplumu için borç, sınıf atlamanın değil, sınıfta kalmamanın yolu. Odak nokta, borcun artık finansal bir araç değil, gündelik yaşamın sürdürülebilirlik mekanizması haline gelmiş olması.
Veriler, gençlerde borçlanmanın hızla arttığını, ancak bu borçların geleceğe duyulan güvenden ziyade bugünü kurtarma kaygısıyla alındığını gösteriyor. Kredi kartı limitleri artık birer “nefes aralığına”, vadeler ise bir tür “zaman uzatma oyununa” dönüşmüş.
Veri Pusulası ekim raporunda ayrıca, Ogilvy–Brandwatch’ın sosyal dinleme........





















Toi Staff
Gideon Levy
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein