menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi

29 13
30.06.2025

Diğer

30 Haziran 2025

Eski düzenin yıkıldığı, yenisinin ise henüz kurulamadığı bu geçiş çağında dünya, yalnızca krizler değil anlam kaybı da yaşıyor. Gelecek tahayyülü yok; hikâyeler sustu, liderlik boşluğu büyüyor. Ekonomik, siyasal ve kültürel düzlemlerde yeni bir küresel paylaşım savaşı yaşanıyor. Türkiye bu üç çatışmanın da merkezinde, çeperinde ve etkisinde

Dünya, tarihsel eksen kaymasının yaşandığı bir eşiği daha aşıyor. Bu sadece yeni krizlerin, savaşların ya da liderlerin sahneye çıkması değil; aynı zamanda eski anlamların işlevsizleştiği, yeni anlamların ise henüz kurulamadığı bir dönem. Yalnızca son on yıla baktığımızda bile küresel ekonomik kriz, pandemi, küresel göç, bölgesel savaşlar, kuraklık ve küresel ısınma, popülist ve şoven hareketlerin çoğalması ve benzeri meseleleri sayfalarca sıralayabiliriz. Krizler yumağı diyorum ben, sizler mükemmel fırtına da diyebilirsiniz. Ama yaşananları ayrı ayrı ele alarak “kriz” çerçevesinde düşünmek ve konuşmak mümkün değil. Her birisi bir diğerinden etkilenen, siyasal, ekonomik ve toplumsal krizlerin aynı anda yaşandığı bir dönem bu. Bir şeyler kırılıyor, dağılıyor ama yerine ne geliyor henüz belli değil. Önceki ve var olan kurumlar meseleleri çözmeye yetmiyor ama yenisinin ne olacağını da bilmiyoruz henüz.

20’nci yüzyılın ideolojik rekabetiyle ve gerilimleriyle, son yarım yüzyılın ekonomik küreselleşmesiyle şekillenen düzen artık işlemiyor. Ne liberal demokrasiler yeni bir söz kurabiliyor, ne otoriter rejimler kalıcı bir model yaratabiliyor. Ne piyasa sistemleri adalet üretmeye muktedir, ne siyasal kurumlar temsil üretmeye. Ne yok sayılan sınırlar hareket ve huzur getirdi ne şimdi sınırlara inşa edilen duvarlar güvenliği sağlayabildi. Ortak gelecek tahayyülü yok. Ortak tehdit tanımı bile yok.

Bu nedenle bu süreçleri tek başına bir kriz olarak değil, donmuş bir aralık, bir “küresel ara buzul dönem” olarak okuyorum ben.

Bu kavramı, yalnızca jeopolitik türbülansı değil, zihinsel dağılmayı da kapsayacak şekilde kullanıyorum. Soğuk Savaş sonrası tek kutupluluk tasarımı çöktü, yerine çok kutuplu ama düzensiz bir yapı geldi. Devletler geçmiş güçlerini hatırlıyor, toplumlar kaybettikleri kimliklerini arıyor. Bu nedenle otoriterlik yeniden cazip hale geliyor; belirsizlik arttıkça “güçlü lider” talebi büyüyor.

Bu buzul dönemin en çarpıcı özelliği, “geleceğin hikâyesinin olmaması”. Toplumlara umut veren, hedef gösteren, yol tarif eden büyük anlatılar kayboldu. 19’uncu yüzyılda ulus-devletin, 20’nci yüzyılda refah devletinin sunduğu güvenlik ve ilerleme vaadi; artık ne teknolojide ne siyasette ne de kültürde bir karşılık buluyor. Ne liberal demokrasi küresel bir çekim merkezi olabiliyor, ne kalkınmacı otoriterlik sosyal barış üretebiliyor. Ne piyasa refahı garanti edebiliyor ne siyaset umut inşa edebiliyor. Bu boşlukta devletler kendini savunmakla yetinmeyip, daha fazla alan kazanmak için yarışa giriyor.

İnsanlık, yapay zekâyla hayatın tüm kodlarını yeniden yazarken, değer sistemleri yerle bir oluyor. Bilgi çoğalıyor ama anlam kayboluyor. Haber çoğalıyor ama doğru kayboluyor.

Küreselleşmeyle zayıfladığı varsayılan devlet yeniden sahne alıyor ama yurttaş kayboluyor, haklar, özgürlükler kısıtlanıyor. Devlet güçleniyor ama eğitim ve sağlıktan da öte savaş ve hatta adalet bile özelleştiriliyor.

Teknoloji sıçrıyor ama teknolojik gelecek beş finansal fon, beş teknoloji şirketinin tekeline giriyor.

Tam bu zihinsel boşlukta, devletler yalnızca kendini korumaya değil, daha çok kazanmaya yöneliyor. Ve bu yarış yalnızca ekonomik değil; aynı zamanda siyasi, askeri ve teknolojik bir yeniden paylaşım mücadelesine ve yanı sıra kültürel hegemonya savaşına dönüşüyor.

İsrail’in Gazze soykırımı devam ederken İran’a saldırısıyla başlayıp, ABD’nin de doğrudan taraf olduğu savaşın arka planı bence bu. Saldırının, suikastların, savaşın detaylarını, sahip olunan silah ve askeri teknolojilerin detaylarını uzmanlara bırakalım, beni ilgilendiren kısmı nedenleri ve üreteceği........

© T24