Türkiye'nin demokrasi sınavı: Yalnızca CHP değil, seçim güvenliği ve hukuk devleti de tehdit altında
Diğer
15 Eylül 2025
Kayyım kararının ardından CHP İstanbul İl Başkanlığı önü
Son altı aydır CHP, yalnızca bir siyasi aktör olmanın ötesine geçen bir siyasi sınavla karşı karşıya. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 18 Mart’ta üniversite diploması iptal edildi, ardından ertesi sabah, 19 Mart’ta tutuklandı. Geride bıraktığımız altı ayda dalgalar halinde CHP’li belediye başkanları dahil bürokratlar ve iş insanları arasında geniş çaplı tutuklamalar ve soruşturmalarla partinin yerel yönetimlerdeki siyasi ve yönetim erki felç edildi.
Yanı sıra CHP kurultay ve kongrelerine dair ardı ardına açılan davalar, her gün hemen tüm ekranlarda yürütülen parti içi seçimleri iptal tartışmaları, partiye kayyım iddiaları eşliğinde CHP üzerindeki baskının dozunun her hafta çeşitlenerek ve derinleşerek arttığını izliyoruz.
Son haftada ise 2023 İstanbul İl Başkanlığı kongresi için mahkeme bir ara kararla CHP il yönetimine kayyım tayin etti. Bu kararın uygulanabilmesi için il başkanlığı binası polis bariyerleriyle çevrildi. Sosyal medya platformlarında ciddi erişim kısıtlamaları hayata geçirildi, mitingler gösteriler yasaklandı. Ancak polisin müdahalesiyle atanan heyet binaya girebildi.
Tüm bu süreçlerin yargı değil siyasi süreçler olduğuna dair kimsenin bir kuşkusu yok. Mesele ne tek başına usulsüzlük, yolsuzluk ne de parti içi çekişme. Çok partili siyasi tarihimiz siyasetin yargı marifetiyle biçimlenişine dair Yassıada mahkemelerinden parti kapatmalara dek birçok örnek barındırıyor. Fakat bu kez farklı.
Gezi’nin ardından başlayan, 2017 referandumundan sonra seviyesi ve dozu artırılarak giden bir süreç yaşıyoruz. Sivil toplum, sendikalar, odalar, dernekler, hemen tüm hak hareketleri ve inisiyatifleri baskılarla etkisizleştirildi. Yanı sıra hemen her bir örgütlenmenin iktidar yandaşı olan bir simetrik yapısı oluşturularak sivil toplum da kutuplaşmanın zemini haline getirildi. Kürt siyaseti üzerindeki kadim baskılar, tutuklamalar, kayyım politikaları sürdürüldü. Grevler erteleniyor, tüm iktidar karşıtı protesto eylemleri, yürüyüşleri şiddetle bastırılıyor. Anlaşılıyor ki şimdi artık başka bir aşamaya geçildi.
Muhalefet alanında kalmış son örgütlü güç olarak CHP şekillendirilmeye çalışılıyor. Buna karşılık da İmamoğlu tutuklamalarının ardından başlayan beklenmedik toplumsal tepki, Özgür Özel’in ve örgütünün gayreti de CHP’ye alışkın olmadığı, yeni keşfetmeye başladığı bir siyasi mücadele alanı açıyor.
Süreçlerin hukuki analizlerini hukukçular yapıyor elbette ama siyasetle biraz ilgili herkes biliyor ki, CHP il yönetiminin görevden uzaklaştırılmasına dair karar hukuken geçersiz. Siyasi partilerin kendi kongreleri ve seçimleri yasayla özel olarak düzenlenmiştir. Seçim, sayım ve itirazlar ilçe ve il seçim kurulları tarafından karara bağlanır, son karar ve itiraz mercii Yüksek Seçim Kurulu’dur. YSK kararları da Anayasa gereği kesindir. Eğer kongre sürecinde suç işlendiği iddiası varsa, bu ceza yargısının konusudur. Ancak bu konudaki herhangi bir karar da seçim sonucunu etkilemez.
Eğer mahkemelerin bu şekilde seçimleri iptal etmesi meşrulaşırsa, geçmişteki her bir seçimin şaibeli olduğu iddiasıyla sonuçları geçersiz ilan edilebilir. Bu nedenle bazı mahkeme kararları yalnızca CHP’yi değil, Türkiye’nin 1950’den beri oluşmuş seçim güvenliği sistemini tehdit ediyor. Yapılanların ima ettiği, bu tür yargı kararları ve uygulamalarıyla artık seçimlerin de öneminin kalmadığıdır. Bu da elimizde son kalan, seçme hakkımızın da ortadan kaldırabileceği bir sürecin başladığını gösteriyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Demirtaş, Kavala ve Yüksekdağ kararlarının, Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararlarının da yok sayıldığı bir........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon