Çevre mühendisi Deniz Gümüşel: Kamu denetimi ortadan kalkıyor, kurda kuzuyu teslim ettiler
Diğer
01 Ağustos 2025
Dünya Meteoroloji Örgütü'nün 2023’te yayınladığı rapor, 1,5 santigrat derecelik sıcaklık artışının 2027 yılına dek aşılacağını gösteriyor. Yani beklenen felaket çeyrek asır erken gelecek. Farkındalığı yüksek ülkeler, bu tehdit karşısında uzun süredir sivil toplum baskısıyla ekolojik düzenlemelere yöneliyor. Türkiye ise bu konuda yeterli önlemleri alabilmiş değil.
Çevre mühendisi ve “Toprağımızı Vermiyoruz” kampanyasının bileşenlerinden Deniz Gümüşel, durumu şöyle özetliyor: “Bu seferki yalnızca bir yasal kolaylaştırma değil, topyekun bir saldırı. Kurda kuzuyu teslim eden, denetimi ortadan kaldıran, yaşamı şirketlere devreden bir yapıdan söz ediyoruz.” Deniz Gümüşel, konuyu tüm boyutlarıyla anlatıyor.
- Bu torba yasa Türkiye’nin zaten çok kırılgan olan çok tahrip edilmiş olan ekolojik dengesini nasıl etkiler? Ve ekosistem bütünlüğü açısından baktığımızda en büyük tehdit ne olacak?
Aslında sorunun içinde cevabını verdiniz. Pek çok yerde ekosistem bütünlüğünü bozacak. Orman ekosistemleri madencilik ile parçalanacak, tarım alanları yapay ekosistemleri olarak geçiyor ama onların da mutlaka doğal döngüde yerleri var. Onlar parçalanacak yok edilecek. Dolayısıyla en önemlisi ekosistem bütünlüğünün ortadan kaldırılması. Bu biyolojik çeşitliliğin azalmasına yol açacak. Sistemin ayrılmaz parçası olan su havzaları ortadan kalkacak ya da kirletilecek. Su havzalarının bütünlüğü kalmayacak. İklim krizine yol açan bir sürece girilecek. Doğal alanların hepsi aslında atmosferdeki fazla karbonu tutan mekanizmalar. Hem ormanlar hem meralar inanın bozkırın dahi karbon tutma potansiyeli var. Sadece ağaç gibi düşünmeyelim. Tarım alanlarında yetiştirilen bitkilerin karbon tutma potansiyeli var. Bu alanlar yok edildiği için bizim negatif emisyon dediğimiz yani havadan tekrar toprağa bağlanan karbon miktarında çok büyük bir düşüş olacak. Bu önemli bir başlık. Özellikle bugünlerde çok ciddi yangın afetleri ile karşı karşıya kalıyoruz. Türkiye'nin korunması gereken alanları ortadan kalktıkça yangın, sel, kuraklık gibi ya da aşırı sıcaklar, fırtınalar, hortumlar, don gibi zararlı olan pek çok hava olayına maruz kalacak. Böyle bir zincirlenme içerisinde düşünürsek bunların hepsi birbirini tetikleyen süreçler. Nihayetinde insan toplumu açısından düşündüğümüzde tarım ve su varlıklarının yok edilmesiyle paralel olarak çok ciddi tarımsal üretimde, su varlıklarında azalma olacak. İçilebilir taze suya erişimde sorun yaşanacak. Bu hem gıdaya hem temiz suya erişim hakkının ihlali anlamına geliyor. Kent yoksulluğu artacak köylüler üretim araçlarından, topraklarından olacaklar çok ciddi bir yoksullaşma yaşayacaklar. Bu işin kente yansıyan kısmı olacak tarım alanlarımız azaldıkça tarım ürünlerinin fiyatı yükselecek. Bu da enflasyonu etkileyecek.
- Bu yasa, Türkiye'deki çevre mücadelesi açısından nasıl bir eşik yaratıyor?
Bugüne kadar da pek çok şirket için kolaylaştırılmış süreçler, mevzuattan muaf olmalarını sağlayacak istisnalar yapıldı. Daha az çevresel önlem almaya zorlayacak düzenlemeler vardı. Ama bu sefer ki gerçekten topyekun bir saldırı ve büyük küçük demeden........
© T24
