Fenerbahçe nasıl kurtulur?
Diğer
22 Mayıs 2025
Bu soru aslında sadece Fenerbahçe için değil özellikle profesyonel futbolun dört büyükleri Fenerbahçe (FB), Beşiktaş (BJK), Galatasaray (GS), Trabzonspor (TS) yanı sıra profesyonel futbol liglerimizde mücadele eden spor kulüplerinin hepsi için sorulması gereken bir sorudur. Spor kulübü dediğimiz da başta süper lig olmak üzere profesyonel liglerde mücadele futbol takımlarının sahibi olan dernek biçiminde örgütlenmiş olan spor kulüpleri ve varsa onların futbol anonim şirketleri ile bir spor kulübü ile bağlantılı olmayan futbol anonim şirketi olarak faaliyette bulunan spor kuruluşları.
Kuşkusuz sorulan bir sorunun cevapları ya da çözümleri aranırken sorunun ve soru sorulmasına neden olan sorunların kaynakları ve ortaya çıkış nedenlerinin de irdelenmesi gerekir. Kurtuluş derken Fenerbahçe’nin ve diğer spor kulüplerinin sadece finansal sorunlardan kurtulmasını kastetmiyoruz; spor kulüplerinin kurumsal yönetimlerinin düzeltilmesi, iyileştirilmesi zorunluğunu ve bunu sağlayacak bir örgütlenme yapısının yaşama geçirilmesi gerektiğini anlıyoruz. Futbol, bir takım oyunu olması nedeniyle ancak başka rakiplerle oyun oynanarak sürdürülebilen bir spor olmasıdır. Bu da futbolun bir spor faaliyeti olarak ancak turnuva esaslı bir organizasyon yapısıyla sürdürülebilir olmasını gerektirmektedir. Bu nedenle sadece bir spor kulübünün kurtulması yetmez sisteme katılan bütün aktörlerin yani kulüplerin sağlam ve sağlıklı olan iyi yönetilen örgütler olmaları gerekir. Nihayet turnuva organizasyonlarının yani ligler ve kupa gibi diğer yarışmacı organizasyonların dürüst, adil, rekabetçi ve iyi işletilmesi gerekir. Bu sorunun cevabını öncelikle araması gerekenler ise futbolu düzenleyen ve denetleyen otoriteler ile spor kulüplerinin bizatihi kendileri.
Futbolun kuruluşlarının yönetim ve örgütlenmesi ve bunun uzantısı konusunda ileriye sürdüğüm iki temel argümanım var:
Birincisi, Süper Lig’den öncelikle başlamak üzere Süper Lig, 1. Lig ve 2. Ligde oynayan futbol takımlarının kısa sürede ve “gerçek anlamda” şirket statüsüne dönüştürülmeleri gereğidir. Bu argümanımla kastettiğim en tepe üç ligde yer alan takımların tümünün şirket biçiminde örgütlenmeleri modeline geçilmesi, dernek şeklinde örgütlenen spor kuruluşlarının çıkarılacak bir özel yasa ile belirlenen süreçleri izleyerek şirkete dönüştürülmeleridir. Şirket biçiminde örgütlenmeyi kolaylaştırmak ve çok sayıda dalda faaliyet gösteren spor derneğinin örgütlenmesini sağlamak amacıyla da “spor holding anonim şirketi” bir üst yatırım şirketi modeli olarak düzenlenmelidir. Bugün 4 büyük kulübümüz başta olmak üzere spor derneklerinin kurdukları ve kendi kontrolleri altındaki şirketlerle sürdürdükleri şirketleşme modeli bir spor kulübünün şirketleşmesi anlamını taşımamaktadır.
İkincisi, Süper Lig, 1. Lig ve 2. Lig’in düzenlenme ve yönetimleri Türkiye Futbol Federasyonu tarafından bu liglerde yer alacak olan takımların ortak olacağı şirketlere devredilmelidir. Bu argüman spor kuruluşlarının şirketleşmelerinin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu iki argümanımın gerisinde yatan temel nedenler gerekçeler ise şunlardır:
(i) 1980’lerden özellikle de 1990’lardan sonra neo-liberalizm ve yeni küreselleşme dönemi birçok şeyi olduğu gibi futbol ile onun yan ve ara sektörlerini de her yönüyle “metalaşma” ve “finansallaşma” sürecinin içine itmiş, futbolu “küreselleşmiş dünyanın” bir parçası hatta “simgesi” haline getirmiştir. İletişimde ve teknolojide gelişmeler ile bunların medyaya yansımaları da bu süreci hem kolaylaştırıp hızlandırmış hem de yoğunlaştırıp yaygınlaştırmıştır. Gerçek anlamda şirketleşme modeli büyüyen ve kabuk değiştiren, küreselleşen, yönetim biçimi ve anlayışı kökten değişen futbol endüstrisindeki gelişen ve ortaya çıkan değişmelere ayak uydurmayı kolaylaştıracaktır.
(ii) Futbol kulüplerinin karar alma süreçlerini rasyonelleştirecek; finansal yönetimleri ile kurumsal yönetimi iyileştirecek, spor kuruluşlarındaki “sahipsizlik riski”ni ortadan kaldıracaktır.
(iii) Hukuksal açıdan nasıl örgütlenmiş olurlarsa olsunlar hemen neredeyse futbol kulüplerinin hepsi hem bir “yönetim krizi” içindedirler hem de finansal açıdan başarısız olup bir “ilan edilmemiş bir finansal kriz” içinde yaşamaktadırlar. Bu finansal krizin bir sonucu olarak da futbol kulüplerinin çoğu “müflis oldukları ilan edilmemiş” olsa bile “teknik olarak iflas etmiş” durumdadır ve futbol endüstrisinin ekonomik ve yönetimsel açıdan yeniden yapılanabilmesi ve krizden çıkabilmesi için şirketleşme modeli bir kapı, bir yol açabilecektir.
(iv) TFF’nin ve Bakanlığın sporu ve futbolu düzenleme ve denetleme açısından etkinleşmesini sağlayabilecek bir mekanizma oluşturulabilecektir.
(v) Politika ve futbolun birbirlerine olan karşılıklı bağımlı hale getiren, birbirlerini esir alan bağı zayıflatacak belki de ortadan kaldıracaktır. Siyasetçi futbol kuruluşlarının finansal olarak desteklenmesi ve finansal sorunlarını çözme kaygısı ve yükünden kurutulacaktır.
Bu yazıda ilk argümanımı ele alarak açıklamaya çalışacağım.
Yazı yazma ve araştırma yayınlama etiği o konuda yazarın ilişkili durumu olup olmadığını ve bir çıkar çatışmasının bulunup bulunmadığını hemen açıklamayı gerektiriyor. Bu nedenle önce bu durumumu açıklamalıyım. Birincisi, dernek olarak örgütlenmiş olan Fenerbahçe Spor Kulübüne 6 Kasım 1984 tarihinde Yapı ve Kredi Bankası’nda genel müdür yardımcısı olarak görev yaptığım sırada ve 3563 no ile üye oldum. Yani 40 yıldır Fenerbahçe Spor Kulübünün üyesiyim ve dolayısıyla süre eskiliği nedeniyle Yüksek Divan Kurulunun üyesiyim. İkincisi, Fenerbahçe Futbol A.Ş.’de 2015-2018 arasında bağımsz yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptım. Ali Koç’un Başkan olarak seçildiği genel kurulun ardından yeni yönetime tercih ve karar alanı bırakmak amacıyla görevimden hemen ayrıldım. Bu üyeliğimin, yaşamın ders verici bir deneyimi olarak, hem SPK’da bir zamanlar Başkanlık yapmış bir kişi olarak spor derneklerinin kontrol eden ortak olduğu futbol şirketlerini halka açılmasına SPK’nın izin vermesinin yanlış olduğu konusundaki düşüncemle hem de halka açık şirketlere “bağımsız üye seçimi konusunda SPK tarafından benimsenen yönteminin yanlış” olduğu yönündeki kanımla uyuşmadığını ve çatıştığını söylemeliyim. Ancak bu iki durum benim konuya geçmişteki iş ve eğitim yaşamımdaki birikim ve deneyimler ışığında konuyu ele almamı etkileyecek etkenler olarak görmüyorum.
Fenerbahçe Spor Kulübü’nün bu yıl da süper ligde şampiyon olmayacağı ve futbol takımının başarısız olduğu, şampiyonluk hedefine ulaşamadığı anlaşılınca diğer dernek biçimindeki spor kulüplerinin sıkça yaşadığı geleneksel bir olguyla karşılaştı. Başarısızlık olduğuna inanıldığında derneğe dayalı bir örgütlenme tarzına dayalı olan futbol kulüplerimizin üyeleri ve taraftarları ya başkanın istifa edip yerine yeni bir başkan seçilmesini istiyorlar ya da o istifa etmez ise seçimli bir kongre toplayıp başkanın yerine yeni bir başkan ve yeni bir yönetim seçmek daha doğrusu mevcut yönetimi görevden uzaklaştırmak istiyorlar. Bazen de yönetimin kendisi ya görevi bırakmak ya da güven tazelemek amacıyla başarısızlık üzerine seçimli genel kurul toplantısı kararı alabiliyor.
Aslında dernek şeklindeki spor kulüplerinin sorunlarının çözümünün başkan ve yönetim değişikliği ile çözülebileceğini sanmak rasyonel temeli olmayan bir istem ve tipik kalabalık psikolojisine dayanan bir davranış kalıbı. Taraftar davranışları genelde rasyonel olmaktan çok duygu ve heyecana dayalıdır. Her spor kulübünde de taraftarların ve üyelerin bu duygularını tahrik eden çok sayıda kişiyi ve örgütlenmeleri görmek olağandır. Nitekim Azizi Yıldırım’ın yönetimin son zamanlarında da taraftar dediğimiz bazı kişiler ve taraftar örgütlerinin mensupları “Ali Koç Başkan, Fener Şampiyon” diye tribünlerde tempo tutuyorlardı. Ancak bu tür yaklaşım ve istemlerin işe yarar bir yaklaşım ve çözüm olmadığının en yakın örneğini ise kısa sürede üç kez seçimli kongre yaparak Başkan ve yönetim değişikliği yapan, görevden ayrılan başkanlardan birisini ve yüksek divan kurulu başkanını kulüp üyeliğinden çıkaran ve hala suların durulmadığı Beşiktaş kulübünde gördük.
Bu nedenle tıpkı Beşiktaş ve diğer birçok dernek biçimindeki kulüpte olduğu Fenerbahçe’de de gerçek sorun 2018’den bu yana başkanlık yapan Ali Koç’un ne istifası ne de istifa etmese bile seçimli kongre toplayıp onun yerine yeni bir başkan ve yönetim seçilmesi. Fenerbahçe kulübü ve üyeleri ve taraftarları açısından kuşkusuz bu yıl da süper ligde şampiyon olamama önemli bir sorun olsa da Fenerbahçe ve profesyonel futbolla meşgul diğer spor kulüplerinin karşı karşıya olduğu örgütlenme biçiminden, yönetimsel yapıdan ve finansal kaynaklar ile bunların kullanımından kaynaklanan sorunlar ve bu sorunların yarattığı finansal sürdürülebilirlik tehdidi çok daha ciddi ve çok daha önemli. Aslında daha da garibi üyelerin ve taraftarların süslü finansal kaynak ve proje haberlerine inanıp seçimle birlikte kulübün finansal sorunların sihirli bir değnekle dokunulmuş gibi çözülebileceğini sanmaları. Yönetim değişimi belki kulübe ve taraftara yeni bir heyecan ve beklenti verse de gerçekler yerlerinde durmaya devam eder.
Günümüzde ülkemizde birçok sektörde olduğu gibi futbol endüstrisinde de ciddi sorunlar bulunuyor. Bu meselelerin hem kendisi hem de nedenleri çok yönlüdür:
(i) Bunların bir kısmı politika ve politikacı (merkezi ve yerel) ile kamu yönetiminin futbol endüstrisi ile olan ilişkisi ve futbola olan yaklaşımından kaynaklanmaktadır. Bu yaklaşım ile siyaset futbolu kontrol altında tutmak istemekte, onun finansal sürdürülebilirliğini ve bağımsızlığını kazanması fikrinden de pek hoşlanmamaktadır.
(ii) Sorunların bir kısmı futbolu yöneten kurumların (Gençlik ve Spor Bakanlığı, Türkiye Futbol Federasyonu) örgütlenme tarzı ve yönetim modeli ile bu kurumları yöneten kişilerin yönetim anlayışından doğmaktadır.
(iii) Ancak sorunların önemlice bir nedeni de spor kulüpleri ve/veya futbol kulüplerinin hukuksal örgütlenme biçimleri ve kurumsal yönetimleri ve özelde de finansal yönetim tarzlarıyla ilgilidir.
(iv) Diğer yandan ulusal futbol endüstrileri küresel bir spor ağının parçası olduklarından meseleler ve bunlara ilişki çözüm ve politikaları kaçınılmaz olarak uluslararası sistemden soyutlanamaz. Dünya futbolunu yöneten örgütlerin (FIFA, UEFA vd.) bizatihi kendileri ciddi bir kurumsal yönetim sorunu içerisindeler. Bu kurumlar da düzenleyici ve standart koyucu bir örgütlenme misyonu ve felsefesine yeterince sahip görünmüyorlar.
Sorunların gerisinde kurumsal yapı, örgütlenme modelleri, kurumsal yönetim tarzı, finansal yönetim anlayışı yatmaktadır. Bu nedenle gerek kamu yöneticilerinde gerekse futbol kuruluşlarındaki yönetim anlayışında ve futbolun paydaşlarının davranış biçimlerinde değişim ve dönüşüm ile iyileşme yaratmayan her türlü düzenleme ve önlemler ile yapılacak çabalar hem yetersiz hem de yararsız olacaktır. Bu nedenle yakın tarihlerde yapılmış üç önemli düzenleme olan; (i) 5894 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun, (ii) 6222 sayılı Sporda Şiddetin ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun ve (iii) 7405 sayılı Spor Kulüpleri ve Spor Federasyonları Kanunu futbolu yöneten kuruluşlarda, futbol kulüplerinde, futbolun paydaşlarında kendilerinden beklenen sonuçları üretmede yeterince başarılı olmamışlardır.
7405 sayılı Kanun bir üst kavram olan “spor kulübü” terimini yanlış biçimde sadece dernek niteliği taşıyan spor kuruluşlarını ifade etmek için kullanmış ve “spor anonim şirketi” diye yeni bir kavram getirmiştir. Kanımızca spor kulübü terimi hem dernek hem de şirket biçiminde organize olmuş örgütleri kapsamalıdır. Çok sayıda spor dalında faaliyet gösteren spor dernekleri 7405 sayılı Kanunda yer verilmeyen ancak kanunla düzenlenmiş olmasının gerektiğini düşündüğümüz “spor holding anonim şirketi” biçimine dönüşebilmelidirler. Diğer yandan 7405 sayılı Kanunda eksik olan bir konu da mevcut spor kulüplerinin doğrudan şirkete dönüşebilmelerini sağlayan bir düzenlemeye de sahip olmamasıdır.
Futbolda adım atılması gereken en önemli adımlardan birisi futbol kulüplerinin örgütlenme tarzını ve kurumsal yönetiminde değişim hatta dönüşüm yapacak düzenlemelerin bir an önce yaşama geçirilmesini gerektirmektedir. Bu konuyu yakın tarihlerde “LEGALBLOG” da yayımlanan ve diğer beş büyük erkek futbol ligine (Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya, İtalya) ilişkin uygulamalara da değindiğim “Spor Kulüpleri ve Futbol Ligleri Kurumsal Olarak Yeniden Yapılandırılmalı mı?” başlığını taşıyan bir çalışmamda biraz daha ayrıntılı biçimde ele aldım. (1)
Futbol kulübü ister dernek şeklinde örgütlenmiş olsun isterse şirket özünde “ekonomik örgüt” niteliğini taşıyan ve “show business” dediğimiz gösteri yapma amaçlı faaliyeti sürdüren organizasyonlardır. Ancak profesyonel futbolun günümüzde geldiği ekonomik, boyut ve kurumsal yönetimi futbol kuruluşlarının aynı zamanda birer “ticari işletme” haline gelmelerine futbolun bir “spor faaliyeti” ve “gösteri işi” olma vasıflarının yanı sıra bir “ticari faaliyet” niteliğine kavuşmasına , hatta kurumsal yönetim bakımından bu özelliğin daha baskın olmasına da neden olmuştur. Burada ortaya çıkan sorun ise ticari faaliyetlerin yürütülmesinde bir kişi........
© T24
