menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Spor Sosyolojisi: Toplumda sorunlar ve çatışmalar

16 2
27.06.2025

Diğer

27 Haziran 2025

Jay Coakley ve Elizabeth Pike’ın spor sosyolojisi alanında en çok başvurulan çalışmalardan birisi olan Spor Sosyolojisi*, Funda Akcan’ın titiz çevirisi ile okuyucular ile buluştu. Alana aşina olanların ucundan kıyısından mutlaka karşılaştıkları çalışma ile yıllar önce ben de karşılaşmış ve bazı bölümlerini kendi çalışmamda kullanmıştım. Bu kez yeniden gözden geçirilmiş ve yeni örnekleri ile güçlendirilmiş olan bir metin var karşımızda. Üstelik yıllar içerisinde ülkemizde özellikle Açık Öğretim Fakültesi yayınları aracılığıyla çok daha fazla aşina olduğumuz bir tarzda hazırlanmış olan bir kitap. Bu yeni kitabın amacını yazarlar şu şekilde ifade ediyorlar: ‘Bu baskının üç amacı vardır. Birincisi, Avrupa’daki öğrencilere sosyolojinin toplumda sporu incelemek için kullanılabileceği yolları göstermek için tasarlanmıştır. İkincisi, kendi hayatlarında ve çevrelerindeki dünyada spor hakkında düşünürken öğrencilerde eleştirel sorular uyandırması için yazılmıştır. Üçüncüsü, toplumda spor hakkında bilgi edinmek için araştırmaların, kuramların ve günlük deneyimlerin kullanımına olanak sağlamak için düzenlenmiştir’ (s.16). Kitap on beş bölümden oluşuyor ve her bölümün içerisinde tam da bu amaçlar çerçevesinde hazırlanmış bir plan üzerinden yürüyen bir akış söz konusu. Her bir bölümü ayrıntılı şekilde işlenmeyi hak ettiğini ve son derece akıcı bir dil kullanımı ile karşı karşıya olduğumuzu bir kez daha belirtmeliyim. Bu yazının hem bir kitap tanıtım yazısı formatı şeklinde olacağını hem de özellikle spor sosyolojisi ile ilgilenen başta öğrenciler olmak üzere meraklıların da dikkatlerini çekme adına her bir bölüme ilişkin kısa alıntı ve değerlendirmelerde bulunmak suretiyle kapsamlı bir metni ortaya koymayı hedefliyorum. Şaşırtıcı bir biçimde hiç kimsenin beklemediği bir bölümü ise diğer bölümlerden daha fazla öne çıkartmayı düşünüyorum çünkü söz konusu bölümde anlatılan engelliliğe ilişkin açıklamalardaki bugüne kadar başka bir metinde görebilmiş değilim. Bu yüzden de on birinci bölümdeki yaş ve yeterlilik, katılımın önündeki bariyerler ve içerme kısmına diğer alt bölümlerden daha fazla yer ayıracağım.

Birinci bölüm "Spor Sosyolojisi Nedir ve Neden Çalışılmalıdır?" başlığını taşımakta olup sosyolojinin en önemli kavramlarından bir tanesi olan kültürün, spor ile olan bağlantısının ortaya konulduğu bölüm olarak dikkatleri üzerinde topluyor. Her bir bölümün ilgili alt bölüme ilişkili olan sözlerle başladığını belirterek alt başlıklarla okuyucuların metnin içine çekildiğini ve ilginin her daim canlı tutulmayı başarıldığını hissediyorsunuz. ‘Toplumda sporu inceleyen insanlar sporla ilişkili daha derin anlamlarla ve hikayelerle ilgilenirler. 1)Sporun içinde var olduğu kültürleri ve toplumları, 2) Spor etrafında oluşturulan sosyal dünyaları ve 3) Sporla ilişkili bireylerin ve grupların deneyimlerini anlamak için araştırma yaparlar’ Yazarlar kitapta sosyolojiyi nereye oturtmakta olduklarını da şu ifadeler ile açıklamaktadırlar: Sosyologlar tarafından geliştirilen kavramlar, kuramlar ve araştırma yöntemleri, sporu hayatlarımızda var olduğu ve tarih, kültür ve toplum ile bağlantılı olduğu şekliyle incelememize ve kendi hayatlarımız ile daha geniş toplumsal dünya arasındaki bağlantıları görmemize yardımcı olur. Bu kitapta sosyolojiyi, sporu toplumsal ve kültürel hayatın bir parçası olarak görmek ve sporu incelerken toplumsal sorunları anlamak için kullanıyoruz’ (s. 31).

Spor sosyolojisinin başta sosyologlar olmak üzere niçin zorluklarla karşı karşıya olduğunu da yine bu bölümde bulabiliyorsunuz. ‘Spor sosyolojisi çeşitli zorluklarla karşı karşıyadır: 1) Sporu doğal bilimlerin bakış açısından inceleyenler, spor olgusunun kendisinin eleştirel bir analizini yapmaktan ziyade fiziksel performansın geliştirilmesi ile ilgilenirler. 2) Ana akım sosyolojide çalışanlar sporu (ya da pop müzik gibi diğer popüler kültür biçimlerini) her zaman ciddi akademik çalışmaya değer görmezler’ (s.41). Sporun sosyolojik olarak incelenmesi beraberinde bilim ve bilimsel çalışmaya ilişkin tartışmayı da getirmektedir. ‘Bilim, saf ve nesnel bir girişim değildir. Bu nedenle bilgiyi üreten ve yayan diğerleri gibi sosyologlar da belirli araştırma sorularını neden sorduklarını ve araştırma bulgularının insanların hayatlarını nasıl etkileyebileceğini göz önünde bulundurmalıdır. Sosyologlar, toplumsal hayatın karmaşık olduğu ve farklı insan grupları arasındaki çıkar çatışmaları ile karakterize olduğu gerçeğinden kaçamazlar. Geri kalan diğerlerimiz gibi sosyologlar da bazı insanların diğerlerinden daha fazla güce ve kaynağa sahip olduğu gerçeğiyle baş etmelidirler. Bu nedenle sosyolojiyi kullanmak, tüm insanlık için her zaman iyi ve mükemmel sonuçlara götüren basit bir süreç değildir. Örneğin sosyolojik bilgi bize birçok sporun yüksek düzeyde şiddet ve yaralanma içerdiği bilgisini verir. Bazı insanlar bu bilgiyi sporda şiddeti sınırlamaya çalışmak için kullanacak, bazıları ise bundan bazı sporcuların sporları için bedenlerini riske atmaya hazır........

© T24