Brüksel’in dijital stratejisi: Ortaklık mı, egemenlik mi?
Diğer
17 Temmuz 2025
Haziran ayında Avrupa Komisyonu, dijitalleşme gündemine ilişkin art arda iki önemli belge yayımladı: “Avrupa Birliği için Uluslararası Dijital Strateji” (5 Haziran 2025) ve “Dijital On Yıl: 2025 Durum Raporu” (16 Haziran 2025).
Belgelerin hazırlanış bağlamları ve hedef kitleleri elbette farklı. İlki, Avrupa Birliği’nin üçüncü ülkelerle dijitalleşme alanında kurmayı planladığı iş birliklerini şekillendiren diplomatik bir çerçeve sunarken; ikincisi, AB’nin dijital alandaki performansını ABD ve Çin’le karşılaştıran ve dijital geçişteki zorluklara dikkat çeken bir iç değerlendirme niteliğinde. Ancak bu bağlamsal fark, belgeler arasındaki söylemsel asimetriyi açıklamakta yetersiz kalıyor. Zira aynı dijitalleşme gündeminin parçası olan ve birbirini tamamlaması beklenen bu iki metin, birbirinden belirgin biçimde ayrışan iki yaklaşımı temsil ediyor: biri ortaklık ve açıklık, diğeri ise savunmacı bir egemenlik çerçevesi öneriyor.
* * *
5 Haziran 2025 tarihinde, henüz Dijital On Yıl Raporu duyurulmamışken kamuoyuna sunulan ilk belge, yani Uluslararası Dijital Strateji metni, AB’nin ‘stratejik özerklik’ söylemini eleştirenler tarafından belirli bir iyimserlikle karşılanmıştı.
AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisiyle ortaklaşa kaleme alınan bu strateji, AB’nin, dijitalleşme meselesinde çözümü ABD ve Çin’in dışında kalan dünyanın tamamıyla birlikte hareket etmekte bulduğunu ima ediyor gibiydi. Belgede Hindistan, Japonya, Güney Kore isimleri sıklıkla zikrediliyor; Afrika’dan Güney Amerika’ya, yerkürenin tamamının farklı ağ ve araçlarla entegre hâle geldiği, adeta üçüncü bir küresel kutup olarak kurgulanan bölgelerarası bir şebeke ya da kendi ifadeleriyle ‘ortak değerler alanı’ tarif ediliyordu.
Bu güçlü ve yer yer süslü ‘paydaşlık’ retoriği ve normatif zarafet, özellikle geleneksel güneye yönelik bir tür dijital vesayet rejimi ülküsünü gizleyebilmiş değildi. Yine de stratejide, AB’nin son beş yılına hâkim olan stratejik özerklik söyleminin dışarıda bırakılmış olması, olumlu anlamda şaşırtıcıydı. Belgede stratejik özerklik ifadesi hiç yer almazken ‘teknolojik/dijital egemenlik’ yalnızca üç yerde geçiyor; bunlardan ikisi ise, AB dışı aktörlerin alanlarına gönderme yapıyordu. Nitekim Tech Policy Press yazarı Mark Scott, belge yayımlanır yayımlanmaz kaleme aldığı değerlendirmede, AB’nin bu stratejiyle “küresel teknoloji ortaklıklarına iki katı ağırlık verme” niyeti taşıdığını ileri sürmüş; stratejiyi iş birliği odaklı dijital diplomasiye dönüş olarak yorumlamıştı. Aynı yazıda Scott, dijital egemenlik nosyonu içinde türeyen ‘Make Europe Great Again’, ‘Önce Avrupa’ gibi söylemlerin bu yeni açılımı sekteye uğratmasından yana endişelerini de dile getirmişti.
Bu stratejiden yalnızca on bir gün sonra yayımlanan Dijital On Yıl Raporu, Scott’ın endişelerinden yana ne kadar haklı olduğunu gösterirken Uluslararası Dijital Strateji’yle oluşan iyimser havayı da ters yüz etti. Tam, acaba Komisyon stratejik özerklik ve teknolojik egemenlik diskurunu terk mi ediyor, diye düşünülmeye başlanmışken bu rapor, geçmiş yıllardaki Dijital On Yıl raporlarından farklı olarak “AB’nin egemenliğini ve dijital geleceğini inşa etmeye devam et” başlığıyla kamuoyuna sunuldu. ‘Önce Avrupa’ söylemi ortadan kalkmamış; bilâkis raporun omurgasına yerleşmişti.
* * *
Peki AB, dijital geleceğini ‘özerklik’ ve ‘egemenlik’ söylemleri etrafında kurgulamaya neden, ne zaman başladı? Bu kavramların içleri nasıl dolduruldu?
Stratejik özerklik kavramı ilk olarak Fransız savunma doktrini içinde, ulusal savunma kapasitesi ile uluslararası hareket kabiliyeti arasındaki dengeyi tarif edecek şekilde kullanılmış. AB literatürüne de savunma alanından giriyor. 2016 tarihli Küresel Strateji metni, stratejik özerkliği Birlik’in güvenliği açısından bir ön koşul olarak ilân ediyor. Pandemi Avrupa’nın dışa bağımlılıklarını net biçimde........
© T24
