menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Siyasette kuraklık, yeni siyaset modeli mi?

13 0
27.03.2024

Diğer

27 Mart 2024

Yerel seçimlere birkaç gün kala özellikle İstanbul'da seçim kampanyasına bakıldığında, iktidar partisinin panikte olduğu görülüyor. Devletin başı olması nedeniyle bağımsızlığı söz götürmez olan zat, adeta bir genel seçim provası olarak gördüğü yerel seçimde iktidar partisinin kaybedeceğinden o kadar emin olmalı ki, İstanbul'da ve diğer illerde, ilçelerde sokak sokak geziyor, oy istiyor. Seçmenine çeşitli bayramlık vaatlerde bulunuyor.

Son yıllarda birçok ülkede siyasette yaşananlar bir tür belirsizliğin kuraklığın oluştuğunu gösteriyor. Financial Times yazarlarından Janan Ganesh geçen hafta yazısında karamsarlık konusunu dünya genelinde siyasetin tuhaf bir kuraklığa doğru evrilmesi bağlamında ele aldı. Berlin duvarının yıkılmasının etkileri Doğu ve Batı Almanya'nın birleşmesiyle sınırlı kalmadı. Ama bazılarının iddia ettiği gibi (F. Fukuyama) tarih sona ermedi, duvarın yıkılması bizi iyimserlik dünyasına götürmedi. Sağla sol arasındaki çekişme devam ediyor, bu kez Ukrayna'da on binlerce insan ölüyor. Hiroshima sadece filmlerde kalmadı, nükleer tehdit dünyası, hayat görüşü "kaybet kaybet- lose lose"dan ibaret olan siyasetçilerin elinde varlığını sürdürüyor.

Aynı özellik ülkemizdeki siyaset üslubuna da hakim. Özellikle geçen iki yılda profesyonel siyasetçilerin şaşırtıcı davranışlarını gördük. Tıpkı Cumhurbaşkanından, onun memurlarına, milletvekillerine kadar iktidar gücünü kullananlar gibi, hepsi geçici. Kalıcı olan biz vatandaşlar, sadece onların maaşlarını, yönettikleri giderleri karşılamak için vergi ödemekle kalmıyoruz, yaptıkları ve etkileri yıllara yayılan yanlışların bedelini de ödüyoruz.

Siyasetin iki oyuncusu var, sağ ve sol. Bu her ülkede böyle. ABD'de başkanlık ve kongre Cumhuriyetçilerle demokratlar arasında, İngiltere'de işçi partisiyle muhafazakar parti arasında el değiştirir. İkisi arasındaki çekişme tabii serttir, ama hiçbir zaman öldüresiye değil. Fransa'da yine sol ve sağ yarışır ve üstelik ulusalcı sağın başkanlığı ele geçirmesi, merkez sağın gerektiğinde sola destek olmasıyla önlenir. Yani ülkede temelde bugüne kadar bir "sağa karşı ihtiyat" koalisyonu süregelmiştir. Diğer Avrupa ülkelerinde ise koalisyon siyasetin alışılmış iktidar formülüdür.

Siyasette belirsizlikten kasıt, bu sayılan ülkeler dışında solun güç yitirmesi, uç sağın iktidara yaklaşması. Herhalde bir evrilme sürecini yaşıyoruz. Yoksa İngiltere gibi siyasetin beşiği olan ülkede neredeyse 3 ayda bir başbakan değişip, yetkin bir Hint asıllı İngilizin başbakan olması düşünülebilir mi? Uzun geleneklere sahip Fransa'da E. Macron birkaç ay içinde siyasi parti kurup cumhurbaşkanlığını elde edebilir mi? Örnekleri arttırmak mümkün.

Türkiye'de görülen, yaşadığımız bundan farklı değil. Uç sağı temsil eden MHP, 22 yıldır siyaseti kurgulayan güç. O kadar ki, sol ve kendisini solda görmek isteyen, bu düşünceyi temsil etmek isteyen gruplar toparlanamıyor. Bu durumda seçmen tabanı da gelişemiyor, gerçek tercihlerini oluşturamıyor. Bu adeta siyasette bir kuraklık yaratıyor ve iktidarı yönetenler siyasal tercihi belirsiz seçmen kitlesini günlük yönlendirmelerle yönetiyor. Biz bunu........

© T24


Get it on Google Play