menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Eyleyen İnsandan Eylemsiz Homo-Digitus’a

11 0
24.08.2025

Günümüzde teknolojinin gelişimi, önceki yüzyıllara kıyasla eşi benzeri görülmemiş bir hız kazanmıştır. Dahası, yalnızca teknolojik ilerlemelerin kendisi değil, aynı zamanda bu teknolojilerin insan yaşamına yayılması da hızlanmış ve günlük yaşamın neredeyse her alanını kapsar hâle gelmiştir. Artık teknolojiyi kullanmadan hayatı sürdürmek oldukça zor bir hâl almıştır. Özellikle sosyal medyanın kullanımı, yüz yüze iletişimin yerini almaya başlamıştır. Bunun bir sonucu olarak, geçmişte kuşaklar arasındaki farklılıklar daha çok yaşla ilişkilendirilirken, günümüzde bu farklılıklar teknolojik okuryazarlıkla daha yakından bağlantılı hâle gelmiştir.

Makine öğrenimi, derin öğrenme ve yapay zekâ teknolojileri dijital platformların vazgeçilmez bileşenleri hâline gelmiştir. Bu teknolojiler sayesinde dijital platformlar, kişisel ihtiyaçları anlayabilen ve onlara özel çözümler sunabilen yapılara dönüşmüştür. Kişiselleştirilmiş çözümler ve öneriler sunabilme yeteneği, teknolojiyi bireyler için daha da vazgeçilmez bir konuma taşımıştır. Teknoloji akıllandıkça ve sürekli öğrenmeye devam ettikçe, insan-makine ilişkisi bambaşka bir aşamaya geçmiş ve bu dönüşüm giderek hızlanarak devam etmektedir.

Teknoloji ne kadar akıllı hâle gelirse, insanın bağlantıyı koparmasına (çevrimdışına çıkmasına) o kadar az izin verir. İnsanların tüm zamanlarını çevrimiçi geçirmelerini talep eder. Ancak, doğal bir sürecin kaçınılmaz sonucu gibi sunulan bu durum, artık demokratik bir tercih meselesi olmanın çok ötesine geçmiştir. Milyarlarca kişisel veri noktasından yararlanmanın sağladığı imkânlar, çevrimiçi kalmayı bir tercihten zorunlu bir bağımlılığa dönüştürmüştür. Bu amaç doğrultusunda, bağımlılığın tüm nörokimyasal mekanizmalarından faydalanılmakta ve bilimsel bulgular bu hedefe ulaşmak için etkili bir şekilde seferber edilmektedir.

Teknolojinin artan veri işleme kapasitesi, kişiselleştirilmiş çözümler ve öneriler sunmasını mümkün kılarak, bireyselleştirilmiş bir yaklaşımı benimseyip etki alanını önemli ölçüde derinleştirmektedir. Uyarlamalı algoritmalar aracılığıyla her bireyin verileri sürekli olarak analiz edilmekte, bu sayede kişiye özel içeriklere maruz bırakılmakta ve çevrimiçi kalma süreleri uzatılmaktadır. Böylece bireysel ilgiyi sürekli besleyen bir mekanizma kurulmaktadır. Bu zincirin gücü şu şekilde açıklanabilir: Bireyler ilgi duydukları içeriklerle karşılaştıkça platformlardaki kullanım süreleri artar; bu platformları kullandıkça veri işleme mekanizmaları onlar hakkında daha fazla veri toplar ve daha da kişiselleştirilmiş içerikler sunar. Bu durum, kendi kendini sürekli besleyen ve bağımlılığı derinleştiren bir döngü yaratır. Sonuç olarak, bireylerin bu döngü içinde, kendileri için özel olarak tasarlanmış “kişiselleştirilmiş” tuzaklardan kurtulma olasılığı giderek azalır.

Belki de tarihte ilk kez, insanlık bu denli çaresiz bir hâle getirilmiştir. Bu durum kendi içinde bir paradoks yaratmaktadır: İnsanlık, bizzat kendi geliştirdiği teknolojiye bağımlı hâle ve ondan artık kopamaz duruma ge(tiri)lmektedir. Bu teknolojiyi üreten ve tüm insan verilerini toplayan küçük bir azınlık ise insanlığı “denek” olarak görüyor. Başka bir deyişle, teknoloji, onu geliştiren ve kontrol edenler tarafından insan davranışını yönlendirmek ve manipüle etmek için bir araç olarak kullanılıyor. Artık insanlığın kendisi ürün hâline........

© SuperHaber