Yaraları Saran Cerrah Dr. Medhat Mahmoud Saidum
İnsanlık mefhumu değerle ilgilidir. Belki bu her soyutlama, her kavram için söylenebilir ancak insanlık gibi kocaman ve iddialı bir kavram, geçmişte, şimdi ya da gelecekte yaşasın her insana değen kapsamıyla gerçekten de insanın bireysel varlığını aşarak bir tür devasa ‘hayali topluluk’ olarak öncelikle değerle bağlantılıdır. Bu anlamıyla insanı sınırlayan, ötekilikler üzerinden ayrıştıran, soyut ve somut birçok sınırın içine kapatan milliyetçilikten farklı olarak İnsanlık kavramı adeta ferah feza bir alan açıyor insanın önüne. Geçmişten geleceğe akan tek bir aile olarak insanlık, ötekisi olmayan, muhayyileyi olabildiğince genişleten, her türlü ötekiliği dışlayan yekpare bir barış, bir selam yurdu kavramıdır adeta.
İnsanlık deyince akla adalet geliyor mesela, diğerkamlık geliyor, çocukları korumak geliyor insanlık deyince, vicdan geliyor peşi sıra, akıl geliyor, bilim geliyor, din geliyor, tanrı geliyor. Bu yüzden insanlık kavramı, içinde kıyıcı savaşların, barbarlıkların, ahlaksızlıkların bolca görüleceği geçmişten günümüze, geleceğe tarih boyunca bu değerlerin korunması, geliştirilmesi ve aktarılması çabasını ifade etmektedir. Evet tarih, insan varlığını mümkün kılan bu değerlerin korunması çabasından, ironik şekilde savaşından ibarettir.
Bütün dünyanın gözleri önünde, her birimizin tanıklığında Gazze’de sürmekte olana soykırım, doğrudan insan varlığına, insan varlığını mümkün kılan değerlere saldıran tarihte benzeri olmayan bir saldırı. İnsanlık kavramı işte tam da bu durumlar için kıymetli. İsrail’in soykırım saldırıları esasen insanlığı hedef almaktadır. İnsanlığı yani çocukları, yani masumiyeti, kadınları, gençleri, yaşlıları, yani merhameti, vicdanı, aklı, duyguyu, inancı, tanrıyı, bir öte düşüncesini, bir yarın umudunu hedef almaktadır.
Bu manada Gazze’de çocuklar katledilerek, kadınlar doğranarak insanlığı savunuyorlar. Bütün insanlığı utanç içinde bırakan bu barbar saldırganlar........
© Stratejik Düşünce Enstitüsü
