menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Trump ❤️ Erdoğan

704 160
09.04.2025

24 yıl önceydi, 2001 yılı, öfkeli bir babanın çalıştığım gazeteye telefon etmesiyle başlamıştı her şey... Torpilden, liyakat sorunundan şikayet eden bir babaydı. Mevzu eğitim olduğu için, eğitim muhabirimize bağlamışlardı. Ateş püskürüyordu, “size güveniyoruz, sadece sizin gibi gazetecilere güveniyoruz” diyordu. Hırslı babalar vardır bilirsiniz, çocuklarının başarısını kendi başarıları olarak görürler, çocuk 50 yaşına da gelse sanki hâlâ ilkokuldaki çocukmuş gibi davranıp, çocuk adına konuşurlar filan, işte böyle bir babaydı. Kızının Boğaziçi Üniversitesi’nden onur derecesiyle mezun olduğunu, ama, ücret bile istemediği halde, yani bedava olduğu halde, staj yapacak şirket bile bulamadığını anlatıyordu. Bu tür işlerin torpille yürüdüğünü, torpil yaptırmadıkları için Türkiye’deki bütün kapıların kızının suratına kapatıldığını anlatıyordu. Kendisi de mühendisti baba, hali vakti yerindeydi, Bağdat Caddesi’nde oturuyorlardı, çevresi de hayli genişti ama, kendisinin “idealist bir insan” olduğunu, bu yüzden torpile isyan ettiğini söylüyordu. İdealist bir insan olarak “gazeteye yazın kardeşim” diye haykırıyordu telefonda, “torpil Türkiye’nin utancıdır” diyordu, haklıydı, “torpille liyakatın önüne geçiyorlar” diyordu, kesinlikle haklıydı, “imkanım olmasına rağmen kızıma torpil yaptırmayacağım” diyordu, “kızımın başarısını ezerek, torpille staj yeri bulmayacağım” diyordu. Ve, meramını daha detaylı anlatabilmek için yüz yüze görüşmek istiyordu. E, eğitim dedin mi bizim için akan sular durur, bütün haberlerden daha önemlidir, muhabirimiz bu duyguyla derhal gazetenin otomobiline atladı, Bağdat Caddesi’ndeki evlerine gitti, o başarılı genç kızımız, gazeteye telefon eden babası ve annesiyle konuştu, derli toplu bir röportaj yaptı. Genç kızımız bavulunu toplamıştı, ABD’ye gidiyordu, ama gitmeden önce bu yaşadıklarını gazeteye anlatmak istemişti, kimsenin yanına bırakmak istemiyordu, kırgındı. “Türkiye’de hayal kırıklığına uğradım, devlet bana sahip çıkmadı” diyordu. “Bedava staj başvurumu bile reddettiler, ne bir Türk şirketi, ne de bir yatırım kuruluşu bana sahip çıktı” diyordu. Çarpıcı bir örnek veriyordu, “İngiltere’de bir yarışmaya katılmak istedim, 300 dolarlık uçak biletinin parasını bile bulamadım, kimse bana sponsor bile olmadı” diyordu. “İngiltere’ye gidebilme umuduyla bavulumu hazırladım, günlerce ağlayarak bekledim, kimse sponsor olmadı, kimse sahip çıkmadı” diyordu. Anlattıkça anlatıyordu. “Türkiye’de doktora yapmak istedim ama, üniversitelerde hep birilerinin yakınlarına öncelik tanıyorlar” diyordu. “Bu insan kayırmacılığına son vermek için, ülkeme hizmet etmek için, bir gün mutlaka geri........

© Sözcü