Şehit gazeteci Çetin Emeç...
1986 yılı başlarıydı...
İktidarda Turgut Özal’ın ANAP’ı vardı.
Profesör Tunca Toskay TRT’nin genel müdürüydü.
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne birkaç yıl önce Başhekim olarak atanan Dr. Yıldırım Aktuna, Nazi Almanya’sındaki toplama kamplarından farksız durumdaki tarihi hastanede devrim gibi bir değişim yaratmıştı. Öyle ki; “Bunlar üzerlerinde giysi tutmuyorlar” denilerek camı-çerçevesi bulunmayan demir parmaklı koğuşlara (kadınlı-erkekli) çırılçıplak kapatılan hastaların uğraşıldığında herkes gibi giyinebildiklerini göstermiş, ilgisizlik nedeniyle umutsuzluğa kapılanların kendilerini kapatıldıkları izbelerde asarak intiharlarına son vermiş, bir yatakta birkaç kişinin kaldığı koğuşları modernize etmiş, kısacası bu devrimle orayı insanlık suçlarının işlendiği korkunç bir yer olmaktan çıkarıp Orta Doğu ve Balkanlar’ın parmakla gösterilen modern sağlık kurumlarından biri haline dönüştürmüştü.
★★★
Ben de bu devrim gibi değişimi ilk günden itibaren görüntüleyip ekrana getiren televizyoncu olarak tarihe bir belge bırakmak istemiş, hastanenin dünü ve bugününü anlatan bir belgesel hazırlamıştım.
Fakat programın yayınlanacağı gün hiç beklemediğim bir gelişme olmuştu.
TRT Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Ayhan Songar denetimi bizzat yapmıştı.
Bunun özel bir nedeni vardı. Çünkü kendisi hastanenin utanç verici, insanlık suçlarıyla dopdolu geçmişinde sorumluluğu bulunan isimlerden biriydi.
Programı izledikten sonra, “Hastanenin geçmişinin anlatıldığı tüm bölümler çıkarılsın” talimatını verdi.
Bunu duyduğumda kan beynime sıçradı. Yüzüne karşı söyleyebileceğim her şeyi, tek tek söyledim.
Ve bir daha da televizyonculuk mesleğini yapmamayı göze alarak istifayı bastım, kapıyı vurup çıktım...
Çıkış o çıkış...
Cürete bakın; o gece programı makaslanmış,........
© Sözcü
