İyilik yetmez, akıl gerek
Hani bazen kendi kendimize vicdanımızı okşayan o cümleyi kurarız: “Ben iyi biriyim, kalbim çok temiz.” İşte tam da orada başlar mesele. İyi olduğumuz için mi iyilik yapıyoruz, yoksa iyi olduğumuzu kanıtlamak için mi? Yoksa belki de öteki dünyada rahat edebilmek için puan mı topluyoruz, kim bilir?
Bazıları iyilikle dünyayı değiştirmek istiyor, bazıları sadece kendi iç huzurunu satın almak. Ama ne olursa olsun, insan yaptığı iyiliğin geri dönüşünü istiyor. Bazen teşekkür olarak, bazen iç rahatlığı, bazen de sosyal onay şeklinde... Hiçbir şey beklemiyorum diyen bile aslında içten içe bir şeyler bekliyor.
Ne var ki, iyi niyet her zaman iyi sonuç doğurmuyor. Halk arasında bir söz var ya, “İyilikten maraz doğar” diye. İyilikten maraz doğar mı? Ne yazık ki evet… Bu söz, insan doğasının acı ama doğru bir özeti gibi geliyor bana. Çünkü hayat, bu sözü defalarca doğruluyor.
***
İyilik, sınır konulmadığında suistimale açık hale geliyor. İşin kötüsü, çoğu zaman iyilik yaptığın kişi bir süre sonra duruma alışır, minnet duymaz, sorgulamaz, teşekkür bile etmez. Bir noktadan sonra yaptığın iyilik, senin görevin gibi görülür. Çünkü insanın doğası böyle. Bir şey sürekli verilirse, artık o bir hediye değil, hak gibi algılanır. Ve bir gün o iyilik yapılmadığında, karşındaki sana teşekkür eden değil, senden hesap soran birine dönüşür.........
© Sözcü
