menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Her şeyin bir bedeli var

126 18
17.09.2025

Demokles, milattan önce 4’üncü yüzyılda Sicilya’da Tiran Dionysios’un sarayında bir dalkavuktu. Sürekli kralın ne kadar şanslı ve güçlü olduğunu, hayatının ne kadar ihtişamlı olduğunu dile getiriyordu. Bunun üzerine Dionysios ona ders vermek istedi.

Demokles’i bir günlüğüne tahtına oturttu; sarayın tüm görkemi, yemekler, hizmetkarlar ve mücevherler önüne serildi. Fakat gizlice tahtın tam üzerine, tek bir at kılına bağlı keskin bir kılıç astırdı. Demokles, başının üstündeki bu kılıcı görünce keyfi kaçtı. Anladı ki kral olmak, dışarıdan göründüğü kadar rahat değil; sürekli tehdit, korku ve sorumlulukla yaşamak demekti. Sonunda tahtı bırakıp sıradan yaşamına dönmek istedi.

Osmanlı hanedanında da benzer durumlar yaşandı. Şehzadelerin çoğu, daha küçük yaşlardan itibaren ölüm korkusuyla büyüdü. Aynı sofrada ekmek bölüşen kardeşler, bir gün birbirlerini potansiyel tehdit sayıp öldürtmek zorunda kalabiliyordu. Şehzadeler için saray, ihtişamdan çok ölüm gölgesinin hiç eksik olmadığı bir yerdi.

Sultan İbrahim, yıllarca kafeste yaşadı; ölüm korkusu ve baskı içinde büyüdü. Tahta geçtiğinde bile bu izlerden kurtulamadı. Kanuni Sultan Süleyman ise imparatorluğun en güçlü döneminde, kendi oğlu Mustafa’yı cellada teslim etmek zorunda........

© Sözcü